Bu yumurta bildiğiniz yumurtalardan değil. Tahtadan yapılmış, normal yumurta biçiminde ve büyüklüğünde, üstü cilalanmış bir cisim. Görevi, delinmiş çorapları yamarken ev kadınına yardımcı olmak. Bunu çorabın içine salıp deliği sivri yerine denk getiriyorsun. Deliğin ağzı açılıyor. Sonra da başlıyorsun o kısmı iplikle örmeye. Önce bir yönde ilmek atıyorsun, delik örtülünce de doksan derece dik yönde bir sıra daha ilmek yapıyorsun. Böylece delik kapanmış oluyor, çorabın ömrü bir ay, belki de daha fazla süre uzamış oluyor.Eskiden kadınlar şeffaf naylon çorap giyerdi. Bu işlemi orada uygulayamazdınız. Bu iş için büyük şehirlerde tuhafiyeci dükkanlarında özel araçlar vardı. Deliği bu araçlar yardımıyla onarırlardı. Bu işlemin ismine de çorap çektirme derlerdi.
Bu işi rahmetli annem de yapardı. Aradan belki almış yıl geçti, unutmadım. Bugün gençler belki de çorap kirlendi diye yıkamaya üşeniyorlar, gidip yenisini alıyorlar. Biz de fakir bir aile değildik, ama çorapları delindi diye atmak kimsenin aklına gelmezdi o zamanlar. Şimdi bizleri alıştırdılar. Kapitalizm bütün zehrini toplumumuza saldı, milletimizi köleleştirdi. At, at, yenisini al sloganı ezberimize yerleşti. Değil eski eşyalarımızı atmak yepyeni eşyalarımızı da yeni modelleri çıktı diye çöpe atıyoruz.
Savurganlık bir tarafa eskiden ihtiyaç saymadığımız, belki de o tarihlerde mevcut olmayan, adını bile duymadığımız bir kısım tüketim nesneleri vazgeçilmezimiz haline geldi. Onlarsız yapamıyoruz. Çayımızı evde demleyip istediğimiz tarzda bardak bardak ucuza içmek yerine, lüks bir kafede garsonun getirdiği, içinde ne olduğunu bilmediğimiz çaya benzer karışımları kana kana içiyor ve dünya kadar para ödüyoruz.
Yavaş yavaş konumuza gelelim. Ben iki kere evlendim. Birinci eşimin babası emekli genel müdür, ikinci eşimin babası ise emekli albaydı, yani durumları oldukça iyiydi. Üç tane de çocuğum oldu. Anaları eski havluları, eski çarşafları parçalar, bunları çocuk bezi olarak kullanır, yıkayıp tekrar kullanırdı. Hatırlamıyorum, belki o tarihlerde hazır bezler yeni piyasaya çıkmıştı, ama bana ikisinden de hazır bez alalım, bunlarla uğraşmayalım diye talep gelmedi. Şimdiki anneler bırakın eski bez kullanmayı, İsviçre malı çocuk bezi kullanalım diye evde olay çıkarıyorlar. Hal böyle olunca da evlilik masraflı, çocuk yapmak ve büyütmek büyük bir sorun haline geliyor.
Bu saydığım küçük bir örnek sadece. Kız babaları damat adayından kat, araba, bilmem kaç gram altın istiyorlar. Buzdolabı ise mutlaka no frost. Adam bunları denkleştireceğim diye canı çıkıyor. Sonunda kızı alıyor ama bu sefer de borç ödemekten canı çıkıyor. Gündüz yorulmaktan gece eşiyle mesai yapmaya dermanı kalmıyor. Kadın başlıyor dırdırlanmaya "ne biçim erkeksin, bir türlü tutturamadın". Haydi bu sefer de psikolojik terapi merkezi. Böylece ömür tüketip gidiyorlar. Bu arada kazara bir çocuk olursa onu da sanki Fransa tahtına varis olacakmış gibi yetiştirmeye çalışıyorlar. Çocuk çocukluğunu bilmiyor. Binbir çeşit oyuncak arasında şaşırıp kalıyor.
Beceriksiz genç büyüyor. İlle de üniversite. Hangi branş olursa olsun, yeter ki elinde üniversite diploması olsun. Genç işe yaramaz bir fakülteden mezun oluyor, sorunu bir sonraki nesilin kucağına taşıyor. Sonuç çiftlerin çocuk yapma oranı 1,5 rakamına inmiş. Halbuki nüfusun sürekli aynı kalması için yaklaşıl 2,1 civarında olması gerekiyor. Yani, belki biz görmeyeceğiz ama, yakın gelecekte ortalıkta Türkiye diye bir devlet kalmayacak. Çünkü üzerinde yaşayacak insan bulunmayacak.
Devletimiz bu nüfus eksilmesi sorununa çözüm bulmak için yakınlarda bir girişim yaparak bu konuda çalışmada bulunacak Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurum oluşturmuş. Kuruma gelen ilk öneri de yeni evlenecek gençlere 150 bin lira yardım yapılması yönünde olmuş. Biz buna hayır demeyiz, ama seçilen yöntem yine yanlış. Vatandaşın gelirini artırmak için zorlama yollara baş vurmaktansa onun tüketin harcamalarını kısmak için çözümler aramalıyız. Bunun başlıca yolu da tüketim alışkanlıklarımızı baştan aşağıya yenilemek, bir ihtiyaç olduğu bize öğretilen birçok şeyin gerçekte kapitalistlerin kazancını artırmak uydurdukları birer yalan olduğunu herkese anlatmak.
Biz eskiden gelini alır, baba evine götürürdük. Orada yer olduğu sürece herkes gül gibi geçinir, ayrı eve çıkmaya ihtiyaç kalmazdı. öylelikle ek masraf akla bile gelmezdi. Dedeler, nineler torunlara bakar, kreş masrafı da olmazdı. O zaman yeni evliler bizim çocuklara kim bakacak diye düşünmek zorunda kalmazlardı.
İşte eskiden yaptığımız, ama neye yaradığını bilemediğiz bir modernleşme tutkusunun esiri olarak bu günlere geldik. Biraz geriye baksak fena mı olur?