Rahmetli İsmet İnönü akıllı bir siyasetçiydi. Dünyanın gidişatını izler ve kararlarını buna uygun bir şekilde verirdi. 60 lı yıllarda Türkiye'de iktidara gelen Süleyman Demirel'in Adalet Partisi hükümeti kısa zamanda önemli işler başarmış, ülkede hissedilir bir kalkınma hamlesi başlatmıştı. CHP kırk yıl öncesindeki konumundan farklı bir yerlere gidememiş, 6 ok içinde dolaşıp durmaya devam ediyordu.
Bu arada tüm dünyada öğrenci akımları alıp yürümüş, çeşitli sol akımlar halk kitleleri arasında yayılmaya başlamıştı. İşte İsmet Paşa tam bu sırada "Ortanın Solu" sloganını ortaya attı. Gerçi ortanın solunun ne anlama geldiğini ayrıntılı bir biçimde açıklamamış, bu fikrin CHP'de ne gibi değişikliğe yol açacağını kimselerle karşılıklı tartışmamıştı.
Ancak bu slogan bile CHP'ye olan ilginin birden artmasına neden oldu. Klasik CHP'den umduğunu bulamayan bir kısım vatandaş belki bu yeni haliyle daha iyi olur düşüncesiyle bu partiye eğilim göstermeye başladı. Bundan daha da önemlisi sol kesimde bir siyasi parti arayışı içinde olan bazı seçenler ortanın solu şemsiyesi altında toplandı.
İsmet Paşa bir taşla iki kuş vurmuştu. Hem partisini yeniden kamuoyunun gündemine taşımış, bundan da daha önemlisi gerçek sol partilerde örgütlenip onları güçlendirme ihtimali bulunan sol eğilimli seçmeni kendi partisine yöneltip onları etkisizleştirmişti. İşte İnönü iki kelimelik bir sloganla, başka hiçbir şey söylemeden Türk politikasının yönünü değiştirmeyi başarmıştı.
Ortanın Solu sloganının içini doldurup onu somut bir program haline getiren ise İsmet İnönü'den sonra CHP'nin başına geçen Bülent Ecevittir. Ecevit romantik diyebileceğimiz bir solcuydu. Dünya olayları karşısında hızlı refleksler gösterememekle beraber ilkeli bir duruşu vardı. Türkiye için çözüm yolu olabileceğine inandığı birçok toplumsal ve ekonomik projeyi yanındaki dar kadroyla birlikte hayata geçirmeye çalıştı, ama başarılı olamadı.
Biz burada Ecevit'in başarısızlığının nedenlerini tartışacak değiliz, ancak o da İsmet Paşa gibi slogan savaşında başarılı oldu. Tek bir sloganla yetinmedi, yapmak istediği projelerin her birini sloganlaştırdı. "Karaoğlan Ecevit", "Umudumuz Ecevit","Ak Günlere", "Toprak İşleyenin, Su Kullananın", "Halk Sektörü", "Köy Kentler", "Halkçı Ecevit" ," İnsanca Bir Düzen" bu sloganlardan başlıcalarıydı.
Bunların bazıları sadece slogan olarak kitleleri coşturmak için kullanıldı. Bir kısmı ise yapılmak istenilen projelerin isimleri olarak topluma tanıtıldı. Köy kentler ve halk sektörü projeleri aradan elli yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hâlâ bir ölçüde güncelliğini koruyor. Toprak işleyenin, su kullananın sloganı ise tarımda çalışan topraksız köylünün sigortalı tarım işçisi haline dönüşmesiyle, sulama işlerinin de devlet eli ile düzenlenmesiyle birlikte gündemden düştü. Bu değişimi o zamanki Ecevit hareketine de bağlamak yerinde olur.
Ortanın solu hareketi 1980 darbesiyle birlikte siyaseten son buldu. Partiler yeniden serbest bırakıldığında Ecevit CHP'nin başına geçmek yerine kendi kadrolarıyla Demokratik Sol Partiyi kurdu. CHP ise 2002 yılında Deniz Baykalın başa geçtiği tarihe kadar bir türlü kendi ismi altında toparlanamadı. 1982 yılında Ecevit'in başarısız koalisyon iktidarı sonucu DSP'de tarihe gömüldü. CHP ise fabrika ayarlarına dönme çabası içindeyken 2011 yılında Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir kaset darbesi yaparak Baykal'ı başkanlıktan indirip başa geçmesiyle bilinmez bir yola doğru sürüklenmeye başladı.
2023'e geldiğimizde Kılıçdaroğlunu CHP'nin başında görmeye devam ediyoruz. Katıldığı tüm seçimlerden yenilgiyle çıkmasına rağmen başta kalmakta direniyor. Onun bu tutumuna karşı parti içinde oluşan muhalefet "Değişim" sloganı ile ortaya çıktı. Şu anda CHP'de il ve ilçe kongreleri yapılıyor. Yakında Kurultay olacak.
Şimdi seçmen soruyor; değişim ne anlama geliyor. Kılıçdaroğlu'nun gidip yerine başka bir ismin gelmesi değişim için yeterli mi? Şöyle sorular var: CHP silahlı kuvvetlerin Irak ve Suriye'de bulunmasına karşı çıkıyor. Değişim olursa buna evet mi diyecek. Sezgin Tanrıkulu gibi terör örgütü PKK destekçileri CHP içinde milletvekili olabiliyorlar. Değişim olursa Tanrıkulu partide kalacak mı, gidecek mi? İsrail'in son katliamları karşısında Kılıçdaroğlundan cılız bir protesto mesajı dışında ses çıkmadı. Değişimciler gelirse sesler yükselecek mi? Tüm dünyada dolardan kaçış, ülkelerin ulusal paraları ile ticaret akımı başladı. Dünya 1945 yılında ABD'nin dayattığı ekonomik düzenden kurtulma çabası içinde. Değişim olursa CHP'nin dolara karşı tutumu ne olacak. Ellerinde yatırımda kullanacak çok para olan zengin Arap ülkeleri paralarını İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinden çekerek Türkiye'ye getirmek çabası içindeler. Değişimciler gelince "Biz Arap değiliz, Katarlılar evine gitsin" diye konuşan bir kısım muhalefete karşı tavırları ne olacak?
Sorular, sorular. Öyle değişim demekle olmaz. Hele neleri değiştireceksiniz bir görelim, ondan sonra bir daha düşünürüz.