Bu deyip kapsamlı bir bütünün ufak bir bölümünü beğenmediği için onun tamamına karşı olan kişilerin eylemi için kullanılır. Siyasette de son zamanlarda böyleleri görülmeye başlandı. Hükümetin emeklilere yeterince zam yapmamasını eleştiren, ya da mazot fiyatlarına yapılan zamlara karşı olan bazı kişiler uzun süredir destekledikleri, hatta uğrunda neredeyse ölümüne savaştıkları iktidar partisini bir gecede dışlayıp muhalefetin tüm söylemlerini benimsiyorlar.
Biz bu davranışlarının sağlıksız olduğunu ve içinde bir kısım soru işaretleri barındırdığını düşünmekteyiz. Doğrudur, insanın siyasi tercihleri zaman içinde değişebilir. Bu uzun bir süreçtir. İnsan zaman içerisinde bazı şeyleri daha iyi öğrenir, veya sosyal konumu farklılaşır. O da buna uygun olarak yeni bir siyasi yola sapar. Ya da kendi siyasi görüşleri değişmediği halde desteklediği siyasi örgütün yolunu değiştirdiğini görür, ve ondan uzaklaşır. Ama bir insanın bir gece içinde tüm kimliğini değiştirmesi söz konusu olamaz. Bu sorunun cevabı mutlaka araştırılmalıdır.
Siyasette her davranışı siyah veya beyaz olarak düşünmek doğru olmaz. Örneğin Türkiye'de özellikle Doğu ve Güney doğu bölgelerimizde bazı toplum önderleri siyasi renklerini pek fazla belli etmezler. Hatta bazıları farklı aile bireylerini farklı siyasi örgütlerde görev almasını sağlarlar. Görüşleri sorulduğunda ise Anayasanın başlangıç maddelerini tekrarlayıp dururlar. Amaçları sürekli iktidarda olmak ve çevrelerine bu yolla hizmet edebilme düşüncesidir.
İlkesiz görülen bazıları ise kişisel çıkarları için siyasete girmiştir. Nerede ikbal varsa oraya yönelirler. Bunlar da genellikle herkesle iyi geçinmeye çalışıp fazla sivri söylemlerde bulunmazlar. Ola ki gün gelip karşı tarafa yaslanmak gerekirse söyleyecek sözümüz olsun diye çevreye gülücükler dağıtırlar. Bunlar kullanışlı insanlardır. Kullanılırlar ve eskiyince bir kenara atılırlar.
Türkiye'nin günümüzdeki en büyük partisi Ak Parti'ye bir göz atalım. CHP'yi konuşmuyoruz, çünkü orada kimin ne demek istediği bir türlü anlaşılmıyor. Ne olur, ne olmaz bir yanlış yapmayalım. Ak Parti kuruluş yıllarında bir koalisyondu. İçinde Erdoğan'ın çevresindeki Milli Görüşçüler olduğu gibi, liberaller, Özalcılar, FETÖ'cüler ve hatta sosyalistler vardı. Tayyip Bey bunları bir süre aynı hareket içinde tutmayı başardı. Zaman geçip partinin yönü belli olduğunda buna uyum sağlayamayanlar yavaş yavaş döküldü. Zorunlu olarak birlikte olunan FETÖ ise 2016 kalkışmasından sonra tasfiye edildi. Bir kısmı ise kendileri ayrılmayı tercih etti.
Biz bunlardan söz etmiyoruz. Tüm siyasi hareketler özünde bir koalisyondur. Herkesin en ince ayrıntısına kadar aynı düşüncede olması beklenemez. Biz burada harekettin en önünde görünüp, Reisin yanından ayrılmayan, ondan sonra da bir gece içinde karşısına geçip muhalefetin söylemlerine sıkı sıkıya sarılanlardan söz ediyoruz. Bunlardan bir kısmı daha ilk yıllarda bombayı patlatıp uygun zamanda gemiyi terk ettiler, bir kısmı ise açığa çıkacaklarını anlayıncaya kadar beklediler. Kimdir bunlar? Neden siyasetimizin içine yerleştirilmişlerdir. Örneğin tek görevi İstanbul'u perişan etmek olan bir belediye başkanı neden Mudafa olan soyadını imamlıkla hiçbir ilişkisi olmadığı halde henüz sıradan bir iş adamı iken İmamoğlu olarak değiştirmiştir?
Sosyal medyada bu gibilerin acemi örneklerini görüyoruz. Adam çıkıyor "Ben hayatı boyu filanca partiye oy verdim, ama artık vermeyeceğim" diyor. Hadi oradan yalancı, kimi kandırıyorsun. İnsan zamlara kızar, yönetici kendisiyle yakın ilgilenmedi diye ona kızar, devlet dairelerindeki asık suratlı, tembel görevliler ona çok çektirmiştir, onlara kızar. Ama bu nedenle siyasi felsefesini değiştirmez, ya oturup bir kenara çekilir, ya da işleri düzeltmek için mücadeleye devam eder.
Seçim öncesi bakalım daha ne gibi patlamalar olacak, bekleyelim, görelim.