1911 yılında zamanın Osmanlı Devleti dünyada yeni yeni gelişmeye başlayan havacılık ile ilgilenmeye başlar. Bu iş için Fransadan birkaç uçak alınır ve havacılık eğitimi için pilotlar Fransa'ya gönderilir. Uçakların ilk kullanılışı 1912 yılında Balkan savaşlarında keşif için Bulgar ordusu üzerinde yapılır. Dha sonra havacılık gelişir, uzun mesafeye yolculuk yapabilecek uçaklar satın alınır. İşte bunlardan birisi ile Tayyareci Yüzbaşı Fethi Bey'in İstanbul'dan Kahire'ye bir uçuş yapması kararı alınır. Fethi Bey İstanbul'dan hareketle önce o zamanki adı Meğri olan Fethiye'ye uğrar. O devirde uçaklar uzun mesafe uçamadıklarında arada bir inerek ikmal bakım yapmak zorundaydılar.
Fethi Bey ve arkadaşı Sadık Bey daha sonra Şam'a iniş yaparak hazırlıklarını tamamladıktan sonra Kahire'ye doğru yola çıkarlar. Ancak Fethi Bey'in uçağı 1914 yılının Şubat ayında Filistin üzerinde düşerek Fethi Bey şehit olur.
Türk havacılığı zaman içerisinde gelişir. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşın tayarrecilerimizin başarı hikayeleri ile doludur. Sonunda Tayyareci Yüzbaşı Vecihi Bey kendi uçağımızı kendimiz yapalım düşüncesiyle Kurtuluş Savaşında ele geçen eski Yunan uçaklarını toparlayarak yeni bir uçak yapar ve buna kendi ismini vererek uçurur. Daha sonraları Atatürk'ün de yakın desteğini alan Vecihi Bey'e Atatürk tarafından 1934 yılında Hürkuş soyadı verilir. Ve kendisi okullarda Türk gençliğine örnek olarak anlatılmaya başlanır. Ancak nedendir bilinmez kurduğu uçak fabrikasında ürettiği uçakların devlet tarafından satın alınması engellenir ve uçmalarına yasak konur. Böylece Hürkuş'un uçak fabrikası macerası sona erer.
Aynı tarihlerde Nuri Demirağ isimli bir mühendis sanayici uçak imalatı işine girer. Başlangıçta ona pek engel çıkaran olmaz. Uçakları yolcu taşımada kullanılır. Ama o da II. Dünya Savaşında İngilizlerin baskısıyla fabrikasını kapatmak zorunda kalır. Yapılan uçaklar toprağa gömülerek imha edilir.
Türkiye artık ABD egemenliğine girmiştir. 2000 li yıllara gelene kadar ABD patentiyle montajı yapılan F-16 uçakları dışında havacılık sanayinde bir gelişme olmaz. Ak Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte milli uçak sanayine önem verilir. Önce Atak helikopterleri, derken Bayraktar SİHA derken şimdi de tasarımı ve üretimi % 80 yerli olan yeni nesil KAAN savaş uçağı ile bu konuda dünyadaki öncü ülkeler arasında yerimizi almış bulunuyoruz.
Havacılık tüm dünyada hızla ilerlerken uzay havacılığı da bu alanda yerini aldı.Sovyetler Birliği 1957 yılında ilk uyduyu uzaya gönderdi. Bunu ABD ve başka birkaç ülke izledi. Daha sonra ABD'nin aya insanlı uçuş yaptığını görüyoruz. Bunun ardından uzay istasyonları devreye girdi. ABD ve Rusya gibi ülkelerin dünya yörüngesinde sürekli dönen uzay istasyonları var. Arada bir bunlara çeşitli ülkelerden astronotlar göndererek uzayla tanışmalarını sağlıyorlar. Böylelikle bu ülkeler kendileri uzay istasyonu yapabilecek teknolojik birikime sahip olmasalar bile en azından uzayla tanışmış oluyorlar. Bu uçuşların masrafı katılan ülkeler tarafından ortaklaşa karşılanıyor. Bu yolculuklara katılanlar görgülerini, bilgilerini dönüşte insanlarla paylaşıyor, bu şekilde uzay konusunda toplumda bir bilgi birikimi olmasını sağlıyorlar.
İşte geçtiğimiz gün Türkiyeden bir görevli de bu uzay yolculuğuna katıldı. Alper Gezeravcı isminde bir silahlı kuvvetler F-16 pilotu uzun süredir aldığı eğitimi tamamlayarak farklı ülkelerden diğer dört arkadaşı ile birlikte ABD'li NASA'ya ait uzay istasyonuna fırlatıldı. Şimdi orada bir kısım araştırmalar yapmakla meşgul.
Bizimkiler hemen feryada başladı. "Efendim, ne demekmiş bu, gavur zamanında çıkmış, gezmiş, görmüş. Bizim turistik gezi yapmamızın anlamı ne?". " Devletin şu kadar parasına yazık değil mi. Uzay yenmez, içilmez. Bu parayı emekliye dağıtsaydınız ya". Bu sefer işin içine Atatürk'ü karıştıramıyorlar. Atatürk "İstikbal göklerdedir" demiş zamanında. Şimdi bu sözü evirip, çevirip Atatürk uzaya adam gönderilmesini istemiyordu biçimine dönüştüremiyorlar bir türlü.
Ben çok araştırdım, şimdiye kadar Türkiye'nin havacılık çalışmaları kimse tarafından eleştiri konusu yapılmamıştır. Belli ki bunu açık açık eleştiremeyenler gizli bir el yardımıyla havacılık sanayimizi baltalamışlardır. Orası başka. Örneğin Fethi Bey'in uçağı düşünce Osmanlı gazeteleri "Zaten devletimiz borç içinde, bu beceriksiz yüzbaşı da gitti güzelim uçağı Arap çöllerine gömdü" diye yayın yapmamış. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla 1934 yılında eski ismi Meğri olan şehrimize Fethiye ismi verilmiştir. Başkaları konuşsun ama bari Fethiyeliler konuşmasın uzaya neden adam gönderdik diye.