Karasinek mi, Sivrisinek mi?
Yaz geldi. Bu günlerin kıdemli ve değişmez saz sanatçıları etrafımızda vızıldamaya başladı. Sanki
aralarında söz birliği etmişçesine meydanı hiç boş bırakmıyorlar. Güneş batana doğru karasinekler
mesaiyi bitiriyor. Tam rahatladık derken bu sefer de sivrisinekler sazı ellerine alıyor. Sabaha kadar
değişik namelerle konserlerini sürdürüyorlar. Ortalık ışıyınca karasinekler görevi devir alıyor. Bu iş
sonbaharın son günlerine kadar böylece sürüyor. Aralık, ocak, şubat, mart derken saz heyeti yeniden
sahne alıyor. Bu böylece sürüp gidiyor.
Bana sorsanız siz hangisinden daha çok nefret ediyorsunuz diye, kuşkusuz sivrisinek derim. Çünkü
karasinek daha saygılı, gündüz çalıştığı için sesi pek duyulmuyor. İnsanın üzerine konsa bile ısırmıyor,
şöyle bir koklayıp gidiyor. Biraz hareket ettiniz mi korkup kaçıyor. Öyle sürü halinde saldırmazlarsa
kardeş kardeş geçinip gidiyorsunuz. Zararı da belli, her yere konduğu için ayaklarıyla mikrop taşıyor.
Etrafta yiyecek, içecek bir şey bırakmazsanız, biraz da temizliğe dikkat ederseniz meselenin çoğu
ortadan kalkıyor.
Ama sivrisinek öyle mi. Uykunuzun en tatlı yerinde başlıyor vızıldamaya. Çok da akıllı, tam bir
kamuflaj ustası. Siz yakalamak için ayağa kalktığınızda yatak odanızın en gizli köşelerinden birine
saklanıyor. Kendisi gaflete düşüp ortaya çıkmadıkça bulup, öldürme şansınız yok. Hoş bulsanız bile
elinizin altından kolaylıkla kaçıyor. Tamam, yakaladınız. Bembeyaz duvarın üstüne terliğinizle
vurdunuz üzerine. Kıpkırmızı kan fışkırıyor, bu sizin kanınız. Hayvan ölüyor ama hatırası odanızı
yeniden badana yapıncaya kadar kalıyor.
Buraya kadar yazdıklarımızı Osman Abi okuduysa bir heyecan almıştır kendisini. Bu adam mutlaka
beni eleştirecek, yeterli sivrisinek, karasinek mücadelesi yapmıyor diye bana saydıracaktır diye
düşünmüştür. Kesinlikle böyle bir şey yapmayacağım. Bu yaratıklarla başa çıkmak belediyelerden çok
hepimize düşen bir görev. Ara sıra ilaç arabasının sesini duyuyorum, homurdayıp geçiyor.
Omuzlarında ilaç kazanı belediyeciler de bir yerlere bir şeyler püskürtüyorlar. Yeterli mi, bilmem. Ama
bir çalışma yapılıyor. Bana sorarsanız bizim oralarda bu yıl pek sivrisinek yok. Geçen gün bir tane nasıl
olsa düştü elime, onun da ömrü kısa oldu. Karasinek derseniz hep var, yazın daha çok, kışın az. Ama o
da pek yoğun değil.
O halde bu yaratıklardan kurtulmak için bizler ne yapabiliriz, kısaca anlatalım. Önce sivrisinek. Bu
böcek de diğerleri gibi yumurtlayarak çoğalır. Hayat ağacını başından izlersek sivrisinek tatlı sıvılarla
beslenir. İnsanı ısırdığı zaman onun kanını emer. Bu kanı gövdesinde biriktirerek bunun içine
yumurtlar. Yumurtalar birkaç gün kan içinde beslenerek gelişir. Daha sonra hareketsiz bir su birikintisi
kenarına bu yumurtaları bırakır ve yaşantısına devam eder. Bundan da anlıyoruz ki insanı ısıran
yalnızca dişi sivrisinektir, zira yumurtaların olgunlaşması için insan veya bir başka memeli hayvanın
kanı gereklidir. Su birikintisindeki yumurtalar normal evrelerini izleyerek sineğin cinsine göre 5-30 gün
içinde olgunlaşarak uçmaya başlarlar.
Sivrisineğin gürültüsü ve ısırdığı yerin kaşınması dışında başlıca zararı ısırdığı insanların kanındaki
mikropları başka insanlara taşımasıdır. Bu şekilde başta sıtma olmak üzere birçok tropik kaynaklı
hastalık sivrisinek ısırığı aracılığı ile insandan insana bulaşır. Bu zararlı ile mücadele yapmak için
öncelikle yumurta bırakabileceği su birikintilerini ortadan kaldırmak gerekir. Dere ve durgun su
yatakları kenarında bu mümkün olmadığı ,için bu sular mutlaka ilaçlanmalı, yumurtaları uçar hale
gelmeden öldürmelidir. Bizler vatandaş olarak sulama yaptığımız zaman oluşan göllenmeleri zaman
geçirmeden kurutmalıyız. Unutmayalım, en ufak bir birikinti veya nemli alan yumurtaların
olgunlaşması için yeterlidir. Özellikle bahçelerimizde klima hortumlarının damlama yaptığı yerler kuru
tutulmalıdır. Yine çevrede bulunan atık lastiklerin içinde yağmurda biriken sular uzun süre farkına
varılmaz. Bu lastikler ortadan kaldırılmalı, mümkünse içindeki su boşaltılmalıdır. Özetle çevrede
oluşabilecek tüm durgun su birikintileri kurutulmalı, bu yapılamıyorsa ilaçlanmalıdır. Bir de şunu
unutmayalım sivrisinekler fesleğen, karanfil, nane gibi insanlara hoş gelen bitkilerin kokusunu hiç
sevmezler. Yattığımız odada bu bitkilerden bir kaç saksı bulundurursak sinekleri kaçırmak için çok
yararlı olur.
Karasinekler ise bizi, ısırmazlar, ama ayakları ile taşıdıkları mikroplar aracılığı ile birçok hastalığın
yayılmasına neden olurlar. Bu zararlılar ile savaşımda iş belediyelerden çok bizlere düşmektedir. Bu
hayvanlar yumurtalarını çürüyen organik malzeme üzerine bırakırlar. Her türlü hayvan dışkısı, hayvan
leşi, yiyecek artığı başlıca üreme mekanlarıdır. Yumurtalar burada 10 gün içinde kurtçuğa dönüşüp
uçarlar. O halde bu gibi artıkların bir yerde birkaç günden fazla biriktirilmemesi, mümkün olmuyorsa
üzerlerinin toprak ile kapatılması veya ilaçlanması şarttır. İnsanoğlu sürekli olarak atık üretir, bunların
çoğu da karasinekler için üreme ortamı oluşturur. O zaman ürettiğimiz atıkları en kısa zamanda
belediyelerin göstermiş olduğu toplama kaplarına dökmeliyiz. Açığa çöp, yiyecek atığı ve benzerlerini
atmazsak kara sinekler de üreyemeyecekleri için onlardan kurtulmuş oluruz.
Yazımızı Galip Paşa'nın Sivrü Sinek isimli şiiriyle bitirelim.
SİVRÜ SİNEK
Yaz günü insana can yoldaşudur sivrü sinek
Muzu heyvanlarının hep başudur sivrü sinek
Gövdem dişleyişü hem acıdır hem gabarur
Sayki guyruk urunun gardaşudur sivrü sinek
Uflaz emme sesi ağzında ağu var dalasa
Cılk uyuz denlü ne mırdar gaşudur sivrü sinek
Heç ırulmaz gece eğlendürü sazlar çalarak
Gayfelerde garibün haldaşudur sivrü sinek
Dünoğun dilleşürüz köyde bununla Gâlip
Yaz günü insana can yoldaşudur sivrü sinek
Gâlip Paşa