Eskiden pazar yeri girişinde sabahları genç insanlar bekleşirdi. "Abi, ne iş verirsen yaparım diye
sizden iş isterlerdi. Şimdi böyleleri kalmadı, hepsi aranılır oldu. Sen gidip adamın kapısına yarın iş var
çalışır mısın diye dil döküyorsun. Adam önce naza çekiyor, sıkı bir pazarlıktan sonra ancak
anlaşabiliyorsunuz.
İşler değişti, ne iş verirsen yaparım diyenler devlet kapısında kuyruğa girmeye başladılar. Ama
bunların kılık, kıyafeti yerinde , çoğu da yüksek tahsilli. Kimisi iktisatçı, kimisi sosyal bilimci, bazısı ise
işletmeci. Aralarında uzak doğu dilleri uzmanı olanlar da var. Belki Çinli turistleri gezdirir, iş çıkarırım
diye düşünmüşlerdir. Ama bir de bakmışlar ki kâfir Çinlilerin hepsi İngilizce biliyor, üstelik okulda
öğrendikleri Çinceden de birşey anlamıyor bunlar. Yazık oldu bizim dört yılımıza demişler , belediye
başkanının elini öpmek için kuyrukta sıra numarası almışlar.
Böyle bir tanesinin yakını geçen gün kapımı çaldı. Kızcağız dört yıllık iktisat ile ilgili bir bölüm mezunu.
Bir İç Anadolu şehrinde büyük bir devlet hastanesi açılacakmış, orada iş istiyor. Ne iş olursa yaparmış,
güvenlikçi bile olsa razıymış.Özel sektörde idare edip gidiyormuş. Ama belli ki işinden memnun değil.
Özel sektör bunları işe alıyor, temizlikçi, ambarcı, kasiyer g,b, işlerde çalıştırıyor. Aradan birkaç yıl
geçince de kıdem kazanmasın diye bir yolunu bulup işten çıkarıyor. Yerine daha genç ve tecrübesiz
birini alıyor. Sözün kısası devlet kapısı garanti. Bir kere kapağı attın mı FETÖ cü yada PKK cı
olmadıktan sonra yerin garanti. Emekli olana kadar çalışsan da, masa başında bilgisayarında oyun da
oynasan kimse senden hesap sormaz. Ballı bir dünya.
Çocuğun yakınına bunları aynen anlattım. Ama dedim ki benim hükümet katında o derece samimi
olduğum bir yakınım yok. Olsa bile bunu ondan isteyemem. Adam devlet işleriyle uğraşırken filanca
hastaneye hademe tayini ile uğraşamaz. Sen git, yerel Ak Parti örgütüne başvur. İşsiz güçsüz takımı
nasıl olsa orada kuyruğa girmiştir. Onlar da isimleri bir yere kayıt yapıyorlardır. İlçe başkanını filan
tanıyorsan hemen onunla ilişki kur. Bu gibi sıradan işlere o bakıyor. Senin kızı belki bir üst sıraya
çıkarır.
Bizim Fethiye Belediyesi bu sorunu çözmüş gibi. Kim başvurduysa işe almış. Geçtiğimiz gün baktım,
aslan gibi dört beş tane genç adam. Birinin elinde süpürge, öbürünün elinde kürek, bir tanesi siyah bir
çöp torbasının ağzını açmış bekliyor, iki tanesi de önemli bir şeyler tartışıyorlar anlaşılan. Sorsam,
bilmem ne fakültesi mezunuyuz diyecekler. İşte adam ziyanlığı, işte devlete masraf, işte gerçekten
okumak isteyen hakkını yeme rezaleti. ne istersen var. Çinde, Rusyada bazı Orta Asya ülkelerinde bu
işleri emeklilere yaptırıyorlar. İsteyen emekli ufak bir ek ücret karşılığında şehrin sokaklarını
süpürüyor. Hem boş oturmuyor, hem de birkaç kuruş kazanıyor. Başka işte belki de çok başarılı olacak
gençleri sokakları süpürterek harcamıyorlar.
Geçen ben bir olaya tanık oldum. Aracımı tamir ettirmeye gittim, İki usta, üç de çırak var. meslek
lisesinden gelmişler. Garipler uyur gezer gibi. Konuşmak yok, hareket yok. Bir şey sordun mu donuk
donuk bakıyorlar insanın suratına. Usta şu takımı getir diyor, adam başka bir aleti alıp getiriyor. Usta
şikayetçi, eğitim sistemimiz çöktü diyor. erden göğe kadar haklı. Ama çözüm. Arkadaş muhalif. Tayyip
geldi böyle oldu diyor.
Sorun siyaset dışında ele alınmalı. Şu parti, bu parti meselesi değil. Gençliğin bu duruma gelmesinden
gelmiş geçmiş bütün iktidarlar sorumlu. Eskiden yüksel tahsilli olmak bir ayrıcalıktı. Siyasiler dediler ki
herkesi yüksek tahsilli yapalım. Her kasabaya bir fakülte açtılar. Lise öğrenimini mecburi kıldılar.
Ülkede çırak, zanaatkar, esnaf gerektiğini unuttular. İhtiyaç olmayan dallarda fakülte kurdular.
Sonunda bu ihtiyaç fazlası insanlar devletin kapısına yığıldı. Ya çöpçü oldular, ya da üç harfli
marketlerde kasiyer.
Bu işin tek kazananı faküle kurulan yerlerde kafe işletenler oldu. Kafeler boş boş oturan gençlerle
dolup taştı. Bir de ev sahipleri bu işten köşeyi döndüler. Bu beldelerde ev kiralara uçuşa geçti.
Çözüm çok basit. 4 artı 4 artı dört sistemi dört artı dört, lise eğitimi mecburi olmaktan çıkarılmalı.
İsteyen çırak olur, isteyen hem çırak olur, hem meslek lisesine gider. Kendine güvenen de
üniversiteye gidebilecek şekilde kendini hazırlar. Fakülte kontenjanları ihtiyaca göre belirlenmeli.
Örneğin Kırgızistandan doktor getiriyoruz, çünkü tıp fakültelerimiz yetersiz. Bunun dışında gereksiz
olan fakülteler kapatılmalı, olmuyorsa kontenjanları düşürülmeli. YÖK bunun için var. Sınav sistemi
yeniden düzenlenerek öğrencilerin evlerine en yakın bir üniversiteye kayıt olmaları sağlanmalı.
Çocuklar yurdun bir köşesinden öteki köşesine savrulmamalı.
Bunlar yapılırsa iş hayatı dengeye gireceği gibi siyasi hayatımız da birçok yükten kurtulur. Örneğin
Karaçulhada yıllar boyu Ak Partinin bayraktarlığını yapmış bir arkadaşımız üniversite bitirmiş kızını
işe almadılar diye partisinden ayrılarak CHP nin sözcüsü durumuna geçti. Âlim Bey de fırsatı
değerlendirip kızı belediyede işe aldı. Bilmem o iş gerçekten açık mıydı. İşte bu kız doğru düzgün bir
eğitim almış olsaydı, ya da evde oturup çocuklarının anası olmayı seçseydi belki de daha iyi olacak,
Fethiye siyaseti de böyle gerilim yaşamayacaktı.