90 lı yıllarıın ilk yarısıydı. Bir arkadaşın evini ziyarete gitmiştim. O zamanlar 45-50 yaşlarında yakışıklı
bir adamdım. Evin de 20 li yaşlarda gelinlik çağda bir kızı varmış. Mekan oldukça kalabalıktı, sanki
bütün aile orada toplanmıştı. Baktım köşede bir kocakarı dikkatle beni süzüyor. Kızın nenesiymiş.
Sonunda konuştu :Biraz yaşlıca ama, idare eder. Evladım bari senin Mobiletin var mı? Herkesten bir
kahkaha koptu. Meğer kocakarı beni kızlarını istemeye geldim sanmış. Demek ki o zamanlar bir
mobilete kız gidiyormuş, hem de yaşlı damada.
Önceki gün bir arkadaş şikayet ediyor. Oğlunun düğünü var bu yaz sonunda. Oflayıp, pufluyor. Para
yetmiyor, o kadar gelirim var, yine de işin ucunu tutturamıyorum. İnsanlara nasihatim olsun, bir
çocuktan fazlasını yapmasınlar. Okut, büyüt, evlendir, işin içinden çıkamıyoruz. Hele iki tanesi, üç
tanesi hiç olmaz.
Bir arkadaş daha var, o da ikinci oğlunu evlendiriyor. Baktım tarlalarını satışa çıkarmış. Hayrola?
Satıyormuş. Parasıyla da kıza altın alacakmış. Bu yıl müşteri çıkmazsa düğün gelecek yıla
ertelenecekmiş. Kızın babasıyla belirli bir miktar altın üzerine anlaşmışlar. Ama adam şimdi yan
çizermiş. Hayat pahalı, dolara zam geldi, mazot arttı derken yarım kilo altın bir kilo oluvermiş.
Anlaşılan adamlar gece yatıyor, bir rüya görüyor. Sabah kalkınca da karı fiyatlarına % 100 zam.
Kimi zaman da bunun tam tersi oluyor. Yumurta fiyatları son on gün içinde yarı yarıya düşmüş. Bunun
ekonomik bir açıklaması yok. Ne oldu, yumurtacılar insafa mı geldi? Yoksa tavuklar bir anda fazla
mesaiye mi başladı da ortalık yumurtadan geçilmez oldu? Anlayabilene aşk olsun.
Biz buna toplu çılgınlık diyoruz. Hiçbir ekonomik temeli olmayan fiyat artışlarının sosyal ve siyasi bir
nedeni olmalı diye düşünüyoruz. Batı ülkelerine baktığımızda burada enflasyon yıllık iki rakamlı
sayılara ulaşmıyor. Arz talep dengesine göre ikişer-üçer puan iniyor veya çıkıyor. Ekonomiyi
yönetenler de parasal önlemlerle bunu dengelemeye çalışıyorlar. Covid-19 salgını nedeniyle tüm
dünyada üretim azaldı. Talep de değişmeyince fiyatlar artmaya başladı. Hükümetler de bunun önüne
geçmek için faizleri arttırdılar. Bunun üzerine vatandaş tüketime harcamak yerine parasını faize
yatırdı. Piyasadaki para azalınca fiyatlar düşmeye başladı. Her ne kadar bu önlem yatırımları da bir
ölçüde engellediyse de bu ülkelerde hızlı bir kalkınma süreci olmadığı için büyük bir sorun oluşmadı.
Bizimkiler bu konuda daha farklı bir yöntem izlediler. Faizleri artırmak yerine düşürdüler. piyasada
para bollaştı. İnsanlar tüketime ve daha önemlisi yatırıma yöneldiler. Dolayısıyla şu son beş yıl içinde
dünyada kalkınma hızını arttıran iki ülkeden biri olduk. Ancak para bolluğu pahalılığa da neden olunca
bu sefer farklı bir ekonomi politikası uygulandı. Faizler artırıldı, piyasadan para çekildi, bunun
ekonomik sonucunun enflasyonda düşüş olacağı düşünüldü ama işler kitapta yazdığı gibi olmadı.
Bakıyoruz döviz fiyatlarında bir hareketlilik yok, aylardır aynı düzeyde kalıyor. Demek ki son politikalar
sonuç vermiş. İnsanlar paralarını faize yatırmak için dövizden çekmişler ve böylece dövizdeki artış
durmuş. Kitapta da böyle yazıyor. Açıklaması da kolay; bu piyasalar uluslararası bağlantılıdır, yani
dünyadakinden farklı yönlenemez, sonunda bir orta yerde buluşur. Birisi gece gördüğü rüya üzerine
dolar fiyatını % 100 artırdım, ya da düşürdüm diye piyasaya baskı yapamaz. Neyse odur.
Ama bizim gelinlik kız piyasası ile yumurta piyasası kitaba uymuyor. Ekonomi ile ilgili bakanlar her gün
kitabı açıp bize sayfa sayfa okuyorlar ama dinleyen yok. O zaman iş sosyal siyasete kalıyor. Vatandaşın
talebi de bu yönde.Tayyip, bir şeyler yap da bu pahalılık dursun diyorlar. Muhalefet ise her zaman
olduğu gibi muhalefetliğini yapıyor. Çözüm üretmek yerine Biz gelirsek her şey güzel olacak"
demekten başka bir şey söylemiyor. Birileri muhtar maaşlarına kafayı takmış muhtarlık kalksın
diyorlar. Bir başkaları Hollanda Başbakanının seçim propagandası amacıyla bisikletle gezerken
çektirdiği fotoğrafları öne çıkarıp Bak Avrupalı başbakan işine bisikletle gidiyor. Tayyip de bisikletle
gitsin. Ucuzluk gelir diyor.
Biz her ne kadar yapılan bu önerileri ciddiye almıyorsak da içlerinde bir haklılık payı barındırdığına
inanıyoruz. Şu andaki sorunumuzun önemli bir bölümü ekonomik değil, psikolojik. O halde sosyal
psikolojiyi etkileyebilecek şiddetli ve şok eylemlere ihtiyaç var. Bakalım göreceğiz, her halde
büyüklerimiz bir şeyler düşünüyordur.