Son günlerde birçok Batılı ülke Filisrin devletini tanımak için kuyruğa girdi. Hepsi de tek bir ağızdan başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti var olmalıdır" diye konuşuyorlar. Filistini tanımak
şimdi mi akıllarına gelmiş. Filistin asırlardır olduğu yerde duruyor. Yıllardır da İsrail işgali altında.
Yaklaşık sekiz aydır da Gazze kesimi yoğun İsrail bombardımanı ile harap olmuş durumda. Bu güne
kadar 34 bine yakın şehit verdiler. Acaba diyorum vicdanları el vermiyor da, hiç olmazsa bunları
tanımış olalım, belki bizi bağışlarlar diye düşünüyorlardır.
Bize göre gerçek hiç de öyle değil. Bu göz yaşı ile birlikte tanıma yarışı altında kirli bir hesap yatıyor.
Gerçi bir ülkenin uluslararası bir alanda tanınması günümüzde pek bir değer ifade etmiyor. Çünkü
1945 yılında ABD nin dünya egemenliğini pekiştirmek adına kurmuş olduğu Birleşmiş Milletler ve
onun kural ve kurumları artık çalışamaz durumuma gelmiş. İsterseniz 1995 ten bir örnek verelim. Bu
yıl Sırplarla Boşnakların çatışma halinde olduğu Bosnanın Srebrenitsa kentinde Boşnak sivilleri
koruması için Hollandalı askerlerden oluşan bir BM barış gücü yerleştirilmişti. Bir gece Sırp çeteciler
gelip barış gücü askerlerinin gözü önünde 5000 sivili katlettiler. Tüm dünya olağan bir olaymış gibi
bunu izledi. O zamanlarda dünyanın tek hakimi ABD idi. İsteseydi olayı anında engelleyebilirdi. Demek
ki bir hesabı varmış, izleyici kaldı. Bu katliamdan kısa bir süre sonra Bosna'da savaş bitti, taraflar
arasında bir anlaşma yapıldı. Eski Yugoslavya yedi parçaya bölündü. Sırbistan hariç hepsinde de
Batıya köle devletçikler oluşturuldu.
Günümüze dönelim. Şu an Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diye bir devlet var. Ama Türkiye
Cumhuriyeti dışında kimse bu devleti tanımıyor. Bu devlet kimsenin onu tanımıyor olmasına rağmen
elli yıldır ayakta. Hatta onu tanımayan İngiltere en önemli ticaret ortaklarından biri. Kirli işlerini onun
üzerinden çeviriyor. Örneğin İskoç viskisi İngilterede üretiliyor, ama Kuzey Kıbrısta şişelenip dünya
pazarına sürülüyor. Neden bilen var mı.
Rusyanın Kırımı ilhakını Batılı devletler tanımıyor. Ama Kırım Rusyanın bir parçası olmaya devam
ediyor. THY yolları Batıya ayıp olmasın diye Kırıma uçak seferi yapmıyor ama onun yanı başındaki
Rusyanın Krasnodar kentine her gün uçuyor.
Örnekler saymakla bitmez. İşte şimdi de Gazzede bir komedi oynanıyor. Bilmem yalan, bilmem sahi
Batılılar İsraili protesto yarışına girdi. Ama İsrail durmuyor. Başbakan Netanyahu hakkında
uluslararası mahkeme tutuklama kararı çıkardı, o hiç aldırmıyor. Katliamlara devam ediyor. Bütün Batı
şehirleri protestolarla çalkalanıyor, İsrailden ses yok. Bazı aklı başında Yahudiler bu işin sonu bütün
Yahudilere dokunacak, insanlık bizi lanetleyecek diyor, yine bir hareket yok. Batı ülkelerinin yetkilileri
sürekli İsraile gidip Netanyahu ile konuşuyorlar, ertesi günü bir katliam haberi daha geliyor. Aylardır
tartışılan ateş kes planlarının sayısını unuttuk, ateş kes ortada yok.
Bu arada bir İsrail yetkilisi ağzından kaçırdı: Biz Hamasın olmadığı bir Filistini tartışmaya hazırız
diye. Aklımıza şöyle bir soru geliyor. Acaba Batı başta Gazze olmak üzere tüm Filistini yıpratıp, aç ve
susuz bırakıp artık yeter, biz istediğiniz türden bir barışa hazırız demelerini mi bekliyor. Filistinliler
çok sıkışınca belki de Haması başlarından atıp Batının kuklası olmayı uygun gören bir rejimi
onaylayacaktır diye düşüyor olabilirler.
Bize göre bu tehlike her geçen gün büyüyor. Batı kuklası bir Filistin devleti mümkün olur mu. Bunun
sınırları ve İsrail ile ilişkileri ne olur. Bunun tartışılması bile bunca şehit verildikten sonra insana hüzün
veriyor.
Bu arada bizler elimiz kolumuz bağlı duruyoruz. Aslında İsraili ortadan kaldırmak çok kolay. Ama o
zaman büyük birader ABD işe karışacak, benim köpeğime dokunmayın diyerek nükleer savaş
çıkaracak. Mecburi olayları izleyip gönderdiğimiz yiyecek yardımlarının İsrail askerleri tarafından talan
edilmesini izlemekle yetiniyoruz.
Son olarak her zaman yinelediğimiz bir konuyu gündeme getirelim. İsrail bazılarının bilinç altına
yerleştirilmesini istediği gibi vaad edilmiş toprakları ele geçirmeye çalışan bir faşist devlet değildir.
Başındaki Netanyahu da sapık bir kan içici değil, ne yaptığının farkında olan bir kişidir. Ülkesini birlik
içinde tutabilmek yaptıklarını kendi halkına anlatabilmek için kutsal topraklar masalına sığınmıştır.
Yoksa hiçbir İsrailli yönetici altı yedi milyon Yahudinin yüz milyonu aşkın Müslüman nüfusun yaşadığı
toprakları işgal edip onları yönetebileceğini düşünmez. Sorun İsrailin var olmasının Batının köpekliği
ile mümkün olmasıdır. Sözün kısası, Batıya dur demedikçe İsrail de durmaz.