CHP seçmeninin bir özelliği çok hoşuma gidiyor. Bu partinin taraftarları aralarında ne kadar kavgalı
olsalar bile seçim günü geldiğine tek yumruk olup altı okun üzerine mührü basıyorlar. Her ne kadar 75
yıldır tek başına iktidar olmadılarsa da aldıkları %25-30 arası oy oranını hep korudular. Bölündüler,
bölündüler sonra yeniden bir araya geldiler.
Bunu neden anlattım; Ak Partide geçtiğimiz gün bir yönetim değişikliği oldu. 2019 yılında tartışmalı
bir şekilde partiden ihraç edilen Kadir Sarıhan yeniden partiye alınarak genel merkez tarafından ilçe
başkanı yapıldı. Kadir Bey bu süre içinde uzun bir zaman siyaset dışı kalmış, ancak 2024 yerel
seçimlerinde İYİ Parti listesinden seçimlere katılarak belediye meclisi üyesi seçilmişti. Sarıhanın ilçe
başkanı yapılmasını uygun görmeyen, aralarında eski yöneticilerin de bulunduğu bir grup partili bu
durumu eleştiren bir bildiri yayınlayarak imza toplamaya başladılar. Amaçları bu imzaları
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ulaştırmak ve yapılan bu tayini iptal ettirmekti.
Burada dikkat çeken bir nokta var. Bazı partilerin kongrelerinde sandalyeler havada uçuşur. Ak Parti
henüz o aşamaya gelmedi ama kamuoyu önünde partide birbirleriyle taban tabana zıt iki taraf olduğu
görüntüsü oluşturuldu. Bildiride Sarıhanın dış mihraklar güdümünde olduğu iddia ediliyor. Diyelim ki
imzacıların görüşü kabul edilmedi ve Sarıhan yerinde kaldı. İmzacılar ne yapacak. Kadir Bey ile
çalışmayı içlerine sindirebilecekler mi? Yoksa bir kenara çekilip Kadir Beyin kendi isteğiyle siyasetten
uzaklaşmasını mı bekleyecekler. Yoksa diğer partilerde çokça gördüğümüz gibi mevcut ufak
partilerden birine geçip şanslarını orada mı deneyecekler. Bunlardan hangisi gerçekleşirse
gerçekleşsin hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bütün bu olanlara tepki olarak yeni atanan ilçe yönetimi de imzacı bazı kişiler hakkında mahkemeye
başvurmuş. Mahkeme de bu kişileri ifadeye çağırmış. Sonunda şikayet geri çekilmiş, mesele
kapanmış. Ama bunun dedikodusu devam ediyor. Sonuç çıkmamış olsa dahi vatandaş der ki Bu ne
biçim parti? Adamlar birbirleriyle mahkemelik olmuş Haklı bile olsak, bize karşı hadsiz ve haksız
eleştiriler yaptığını düşündüğümüz parti üyeleriyle mahkemede hesaplaşmak düşüncesi pek hoş bir
şey değil.
Olay bir kere patladı ya, bizim sosyal medya kalemşörleri de boş durmuyor. Her iki taraf da içlerinde
yıllardır gizli tuttukları duygularını açığa vurmaktan çekinmiyorlar. Bazıları Muğla milletvekilleri
aleyhinde açıkça kampanya yapıyor, onlar hakkında bir kısım iddialar ortaya atıyor. Milletvekillerini
savunmak niyetiyle meydana çıkanlar da bu iddiaları çürütecekleri yerde onları ortaya atanların kirli
çamaşırlarını ortaya döküyor. Sözün kısası siyasi tartışmalar kısa süre içinde bir sen ben kavgasına
dönüşüyor.
İşin kötüsü bu tartışmalar olayları dışarıdan izleyen sıradan vatandaşlara farklı bir biçimde yansıyor.
Önceki gün siyasetle tarafsız bir biçimde ilgilenen bir arkadaşım aradı.Ak Partiden 2000 kişi istifa
etmiş, doğru mu diye sordu. Ben hemen bunun doğru olmadığını söyledim, işin doğrusunu anlattım.
Demek oluyor ki imzacıların 2000 imza topladık diye yaydıkları haber dönüyor, dolaşıyor Ak Partiden
2000 kişi istifa etti haline dönüşüveriyor.
Usta siyasetçiler ilm-i siyaset yaparlar. Bu demektir ki siyasete her şey açık açık söylenmez. Bazı
durumlarda söylemek istediklerinizi imalarla, hatta kaş göz işaretleriyle anlatırsınız. Yoksa
söyledikleriniz döner dolaşır, ters yüz edilmiş bir biçimde kulağınıza gelir. Şaşırırsınız, ben böyle mi
demiştim dersiniz.
Şimdi bizim imzacılar olsun, yeni yöneticiler ve taraftarları olsun, ne yapmalı? Önce tartışmaları
kişiselleştirmekten kaçınmalı, geçmişte şu veya bu nedenle aralarında oluşan ihtilafları fırsat bu
fırsattır deyip siyasi ortama taşımamalı, bir belge ortaya koyacaklarsa bunun tartışmaya açık
olmayacak biçimde kesin ifadelerle yazılmış olması. Bir de, bu çok önemli, Cumhur İttifakını birbirine
düşürmek için her türlü yalanı, tertibi yapan kişileri iyi belleyip bunların ortaya attığı konuların üerine
eğilmemeli.
Gün geçer, bu tartışmalar biter. Biz yine de sokakta birbirimizin yüzüne bakamayacak duruma
sokmayalım kendimizi.