Bundan on gün önce Filistinliler ani bir füze saldırısıyla İsraili bombaladıklarında biz bu hareketin kısa
süreceğini ve İsrailin karşı hücumu ile Filistinlilerin saldırıyı durdurmak zorunda kalacaklarını
düşünmüştük. Hepimizin bildiği gibi Gazze iki buçuk milyon Filistinlinin yaşadığı 5 km x 40 km
boyutlarında Akdeniz sahili boyunca uzanan bir yerleşim yeri. Üç yanında İsrail, güneyinde de
dünyaya açılan tek kapısı olan Mısır var. Bu kapı da ara sıra ancak açık kalıyor. Suyu ve elektriği
İsrail'den geliyor. Tüm ihtiyaçlarını dışarıdan sağlamak zorunda. Böyle bir abluka altında olan küçük
bir devletin İsrail gibi dünyanın en gelişmiş ordularından birine sahip bir devlet ile başa
çıkamayacağını öngörmüştük.
Hesabımıza göre güdümsüz olduğu için rastgele fırlatılan roketlerin bir bölümü havada imha edilecek,
bir bölümü boş araziye düşecek, ufak bir bölümü de yaşam alanlarına isabet edecekti. Sonuçta İsrail
birkaç yüz ölü verdikten sonra karşı saldırıya geçecek, uçaklarının sağladığı yoğun ateş gücü ile
Gazzeyi bombalayacak, Filistinliler birkaç bin şehit verdikten sonra teslim olacaklardı. Öte yandan
aklımızı kurcalayan bir soru da vardı. Gazzedeki Hamas liderleri görmüş geçirmiş, siyasi alanda
oldukça tecrübeli kişilerdi. Üstelik başta Türkiye olmak üzere İran, Rusya, Çin gibi büyük devletlerle de
temasları vardı. Bu devletlerden üstü kapalı başarı dilekleri yanında, aman yapma, bizi bu işlere
bulaştırma, bir şey olursa sana yardım edemeyiz, ezilip gidersin şeklinde uyarılar aldıklarını da
tahmin ediyorduk. Onların buna rağmen kendi halkını göz göre göre intihara sürüklemesine de bir
anlam verememiştik.
Olaylar düşündüklerimizden oldukça farklı gelişiyor. Filistinliler İsraile roket saldırısı dışında kara
harekatı da yaptılar. Çeşitli yöntemlerle İsrail içine sızarak çatışmalara girdiler ve düşman güçlerine
önemli kayıplar verdirdiler. Üstelik bir kısım İsrail vatandaşını da rehine olarak alıp Gazzeye getirdiler.
Bu çatışmalarda yaklaşık bine yakın İsrailli öldü. Filistinlilerin kaybı da yaklaşık aynı sayıdaydı. Bu
arada İsrail düşündüğümüz gibi hava kuvvetlerini devreye soktu ve sivil katliamına başladı. On gün
içinde iki bine yakın çoluk, çocuk, ihtiyar, kadın, erken İsrail bombaları altında can verdi. İsrail bununla
da yetinmedi, 24 saat içinde kara harekatına başlayacağını ilan etti. Gazze sınırına tankları yığdı. Ama
aradan altı gün geçmesine rağmen kara harekatı başlamış değil. Akla sorular geliyor. Acaba İsrail bir
kara harekatında direnişle karşılaşıp yoğun zayiat vereceğinden mi korkuyor?
Öte yandan İsrail Hamasa bir ültimatom verdi, bir gün içinde kuzeydeki Gazze şehrini boşaltın ve
güneye çöle doğru gidin. Filistinlilerin bir kısmı bu çağrıya uyduysa da önemli bir bölümü yıkıntılar
içindeki Gazzede kalmaya devam etti. Anlaşılan İsrail Gazzeyi işgal etme kararı almış diye düşünürken
ABD Başkanı Biden İsrailin Gazzeyi işgali hata olur diye konuştu.
İşin diplomatik boyutu da oldukça hareketli. AB ve ABD İsrailin yanında yer alırken, başta Türkiye
olmak üzere Rusya, Çin ve İslam ülkeleri İsrail saldırısının durdurulması için çalışıyorlar. Dışişleri
Bakanımız Hakan Fidan bu konuda ayrıntıları henüz belli olmayan bir mekik diplomasisi yürütüyor. Çin
ve Rusya açıkça İsraile dur diyor. Şimdiye kadar Batı cephesinde yer alan Mısır da Filistine desteğini
belirtti ve kendilerini ziyarete gelen ABD Dışişleri Bakanı Blinkene hak ettiği cevabı verdi.
Bu arada gözlerden kaçan birkaç olay var. Savaşla doğrudan taraf olmayan Suriyenin sivil havaalanları
bundan birkaç gün önce İsrail uçakları tarafından bombalandı. Yine bundan iki hafta kadar önce
Şamda bir askeri okulun diploma töreninde patlayan bomba onlarca üst rütbeli Suriyeli subayın
ölümüne neden oldu. ABD nin uçak gemisini hemen Kıbrıs açıklarına getirdiğini biliyoruz. İnsan
sormadan edemiyor; İsrailin uçakları Filistini bombalamakta yetersiz kaldığı için mi bu gemi yardıma
gelmiş diye. Yoksa Filistin bahanesiyle ABD Orta Doğuya temelli çökmek için bir oyun mu kuruyor.
Buna Türkiye cevap vermekte gecikmedi. Deniz kuvvetlerimizin Doğu Akdenizce geniş çaplı bir
tatbikat yapacağı haberi bir notam ile yabancı denizcilere bildirildi.
Görebildiğimiz kadarıyla Filistin saldırısının önemli ölçüde siyasi ve ekonomik sonuçları olacak.
Öncelikle Filistinli Araplar ile İsrailli Yahudiler arasındaki düşmanlık tohumları daha da kuvvetlenecek.
Bunun sonucunda İsrail ile Filistinin uzlaşarak Filistinde iki ayrı devlet oluşturma hayali gecikecek.
İsrailin yenilmez olmadığı özellikle kendi vatandaşları tarafından algılanacak. Bu da Yahudilerde
önemli bir psikolojik yıkım oluşturacak. Bu yıkım İsrail'in önümüzdeki yıllardaki siyasi yapısında etkili
olacak.
İsrail ekonomisi de bundan sıkıntı çekecek. Türkiye ile İsrail arasında kurulması düşünülen doğal gaz
boru hattı ile ilgili görüşmeler Başkan Netanyahunun anlaşılmaz bir şekilde hastalık mazereti ileri
sürmesiyle şu günlere ertelenmişti. Artık yakın tarihlerde böyle bir görüşmenin yapılabileceğini
söyleyemeyiz. Bu da İsrail ekonomisi açısından önemli bir kaybı da beraberinde getirecek.
Özetle bir kısmını aktarabildiğimiz son hafta olayları bile Filistinin İsraile karşı başlattığı harekatın
basit bir intihar saldırısından öte sonuçları olduğu anlaşılıyor. Bakalım önümüzdeki günler neler
getirecek.