Devletimizin bütün çabalarına, hükümetin büyük harcamalarına rağmen milli eğitimimiz günden güne
çöküyor. Üniversitelerimizin kalitesi sürekli azalıyor. Mesleksiz diplomalı cahiller ordusu
sokaklarımızda aylak aylak gezerek ballı iş arama peşinde ömürlerini tüketiyorlar. Gençler beyinlerine
kazınmış pop kültürü virüsünün etkisiyle günden güne milli ve manevi değerlerinden uzaklaşarak koşa
koşa yabancıların hizmetine girmeye hazır birer robot haline dönüşüyorlar. Bir kısım gönüllü
kuruluşların onları düştükleri bu çıkmazdan kurtarma çabaları da yeterli olmuyor.
Milli Eğitim Bakanlığımız bu gidişe dur demek için kendince bir çözüm bulmuş. Önümüzdeki yıl pilot
sınıflardan başlamak üzere farklı bir müfredat uygulanacakmış. Gençlere yararlı olmayan bir kısım
konular müfredattan çıkarılarak, onların gelişmesine yardımcı olacağı düşünülen bir kısım başka
konular eklenecekmiş. Taslağı bir incelemek istedim. Amaç kısmının bir bölümünde şöyle diyor :
ÖĞRENCİ PROFİLİ: YETKİN VE ERDEMLİ İNSAN Günümüz eğitim sistemlerinde öğrencilerin sadece
akademik başarılarına odaklanmanın doğru olmadığı, ilgili bütün çevrelerce kabul görmektedir. Çünkü
eğitim, insanların sadece zihinsel gelişimiyle sınırlı değildir. Gerçek anlamda bütüncül bir eğitim
yaklaşımı; zaman içinde, ontolojik açıdan ve bilgiye erişimde bütünlüğü içermelidir. Bu açıdan öğrenci
profili oluşturulurken ontolojik, epistemolojik ve zamansal bütünlüğün nasıl sağlanacağı ve bu bakış
açılarının aksiyolojik olgunluk ile nasıl tamamlanacağı açıklanmıştır.
Kusura bakmasınlar hiçbir şey anlamadım. Bunu inceleme durumunda olan öğretmenlerimizin de bir
şeyler anlayacağını sanmıyorum. Sonra gelmişler müfredattan hangi konuları çıkaracaklarına. Bilindiği
gibi öğrencinin en sevmediği ders matematiktir. Demişler ki bunu biraz basitleştirelim öğrenci bu
derse ısınsın. İntegral konusunu lise edebiyat kolu müfredatından çıkarmışlar. Anlaşılan zor kavranan
bu konuyu öğrenmek zorunda kalmayan öğrenci matematiği sevecek. Bari çarpım tablosunu da
ezberletmesinler. Nasıl olsa herkesin elinde hesap makinası var. Tuşlarına basar, hesabı yapar. Önceki
gün bir marketten alışveriş ediyorum, kasiyer kız, sormadım mutlaka fakülte mezunudur, 50 ile 10
sayısını çarpmak için hesap makinası kullandı. Makina da hemen sonucu yazdı, 500 diye. Şimdi bu
çocuklar matematiği kolay olduğu için iyi öğrenirlerse üniversite sınavlarında da hepsi birden başarılı
olur ve ailelerinin istediği en çok para kazandıran mesleği seçmiş olurlar. Ne gerek varmış integrala.
Bir de milli ve manevi değerlere sahip gençler yetiştireceğiz. Amaç güzel, ama bu nasıl olacak.
Peygamberimizin sabah kahvaltısı menüsünü ders programlarına eklersek işe yarar mı acaba? Yapılan
bir araştırmaya gör 0-24 yaş arası gençlerin dini değerlere bağlılığı diğer yaş gruplarına göre en düşük
düzeydeymiş. Bu çocukların tamamı Ak parti iktidarı zamanında eğitim gördü. Daha öncekiler
zamanında Allahın adını anmak bile yasaktı. Nasıl oldu bu? Demek ki okullarda bol bol din dersi
okutmakla insan Müslüman olmuyormuş.
Eğitim ailede başlar, çevrede ve okulda devam eder. Aileleri bilinçlendirmek bir ölçüye kadar
mümkün olur. Ancak bu uzun ve zor bir süreçtir. Ne dereceye kadar başarı sağlar bilinmez. Okul
eğitimi denince bunu da geliştirmek mümkündür. Yeni yazılan müfredat taslağı her ne kadar
anlaşılmaz bir Öz Türkçe-Frenkçe karışımı ile hazırlanmışsa da anlayanlar için değerli ipuçları
verebiliyor. Yeter ki doğru anlayalım, biraz da somut öneriler getirelim. Örneğin biz hep söyleriz,
liseleri basitleştireceğinize zorunlu olmaktan çıkarın. Zorunlu lise öğrencinin üniversite kapısına
yığılmasından başka bir işe yaramıyor. Sanayi çıraksız kalıyor. Bilgisiz, becerisiz bir sürü genç
üniversitelerden bir şeye yaramayan diplomalarla mezun oluyorlar. Ve işsiz kalıp devlet kapısında
kuyruğa giriyorlar. İsteyen öğrenciyi sekizinci sınıf sonunda sanayiye yönlendirelim. Meslek lisesine de
devam etsin, yapa yapa birşeyler öğrensin.
Öğretmenlerimizi eğitelim. Eski alışkanlıklarından kurtulsunlar. Biraz da sorumluluk almayı
öğrensinler. Kendilerini yetiştirsinler.
Şu günlerde en önemli sorun çevre etkisi olarak ortaya çıkıyor. İnternet iletişiminin yaygınlaşmasıyla
birlikte insanlar Batı medyasının tüm dünyayı biçimlendirmeye, insanları kendisine köle ve hizmetkar
yapmaya yönelik propaganda bombardımanına açık kaldı. Bu bombardıman açık yapılmıyor. Çeşitli
farklı etkinlikler aracılığı ile insanların beynine bir dizi virüs dolduruluyor. İnsanlar kısa sürede kendi
değerlerine yabancı birer mankurt olup çıkıyor. Bunu karşı propagandayla önlemek mümkün değil. En
kısa zamanda devletimiz internet yayınlarını kontrol altına almalı ve zararlı içeriklerin yayınlanmasına
izin vermemelidir.
Biz yine de yeni eğitim programının hayırlı olmasını diliyoruz.