Bundan yaklaşık bir, bir buçuk yıl önceydi; iktidara yakın yayın organlarından birinde bir sokak
köpeğinin bir çocuğu kovalayıp ısırdığı konusunda bir haber gördüm. Sokak köpekleri genellikle
insanlarla iyi geçinir ama hayvandır yapar bunu dedim kendi kendime. Bir de şöyle düşündüm. Bize
gazeteci büyüklerimiz işe başlarken köpek adamı ısırırsa haber olmaz, ama adam köpeği ısırırsa bu
haber olur diye söylemişlerdi. Anlaşılan haberi yapan arkadaş bu öğretiyi bilmiyor, geçmiş haberi.
Aradan birkaç gün geçti, yine aynı basın organında benzer bir haber. Sonunda benzer haberler
haftada bir çıkmaya başladı, sadece görüntüler değişiyordu. Kimisinde köpekten kaçan çocuk
arabanın altında kalıp eziliyor, kimisinde iki araç köpeğe çarpmamak için kaza yapıyor, kimisinde
başıboş köpekler bir ağıla girip onlarca koyunu kurt misali parçalıyor. Bakıyorum aynı haber iktidar
karşıtı basında çıkmıyor. Bu işin içinde bir iş var dedim.
Zamanla sokak köpeği karşıtı haberler korkunç görünümlü bir köpek logosu eşliğinde servis edilmeye
başlandı. Slogan olarak da sokak köpeklerine hayır kullanılıyordu. Artık şüphem kalmamıştı, bu
iktidar tarafından örgütlenen bir kampanya idi. Haberler arttıkça arttı. Seçim süresince biraz azaldı.
Sonra birden yükselişe geçti. Sanki köpekler birden azmış, sağa sola saldırmaya başlamıştı. Hatta
haber bulamadıkları günler sokak köpekleri park halinde bulunan bir araca zarar verdi biçiminde
haberler de yapıyorlardı.
Sonunda iş anlaşıldı. Hükümet sokak köpekleri konusunda yeni bir yasa hazırlığı içindeymiş. Bu yasaya
göre sokak köpekleri toplanıp, barınaklara alınacak, belirli bir süre içinde sahiplenilmeyenler ise
uyutularak öldürülecekmiş. Avrupada da bu iş böyle yapılıyormuş. İşin ilginç yönü çoğu konularda
Avrupa ve Batı karşıtlığı yapan bu basın kesimi kendi propagandalarına destek olarak Avrupada
yapılanı örnek alıyordu.
Sonunda o zamana kadar seslerini çıkarmayan köpek sever teyzeler de devreye girdi ve medya sokak
köpeği karşıtlarıyla hayvan dostlarının bir savaş alanına döndü. Bakalım iş nereye varacak.
Sokak hayvanlarının ülkemizdeki tarihine bakarsak şöyle bir resim görürüz. Bu hayvanlar Osmanlı
döneminde rahatça yaşamışlar. Kimse onlara karışmamış, hatta başta Padişah II Abdülhamit Han
olmak üzere bazı zenginler onların beslenmesine yardımcı olmuş. 1909 yılında iktidara gelen
İttihatçıların ilk işi ise Avrupaya benzemek hayaliyle yanıp tutuşan İstanbul Valisinin emriyle
İstanbuldaki bütün köpekleri toplayıp Sivri Adaya sürmek olmuş. Hayvanlar orada açlıktan ve
susuzluktan bağıra bağıra ölüp gitmişler. Şimdi ufukta yeni bir katliam görülmekte.
Gerçekte sokak hayvanlarının birçok faydası var. Köpekler diğer hayvan leşlerini, açıkta bırakılan
organik çöpleri yiyerek bir bakıma şehirleri pislik ve hastalıklardan koruyorlar. Kediler ise baş
düşmanları fareleri ortadan kaldırarak insanlara hizmet ediyorlar. Avrupanın en medeni şehri denilen
Parisin görüntüleri ortada. Şehrin en lüks mekanları fare kaynıyor.
Bu hayvanların insanlar için yarattığı en büyük tehlikelerin başında kuduz illeti geliyor. Hastalığa
tutulunca çaresi yok, insanı ölüme götürüyor. Ancak günümüzde bu illet hemen tamamen ortadan
kalkmış durumda. Sokak hayvanlarının çoğunun belediyeler tarafından aşılı olması ve kazara ısırılan
kişilerin bilinçli davranması sonunda kuduzdan ölen insan sayısı yok denecek kadar az. İstatistikler
göre 2008-2021 yılları arasında kuduzdan ölümler şöyle sıralanıyor : 0,2,1,0,1,1,4,2,3,1,1,2,1,3.
Bir de görüntüleri yayınlanan korkunç hikayeler var. Bunlardan bir tanesi ufak bir çocuk. Bütün
vücudu yara içinde, parça parça. Alnında ise boydan boya uzun bir yara izi var. Köpek çocuğun
kafasını ağzına alsa bile diş izleri böyle olmaz. Sonunda işin ası meydana çıktı; bizimkiler zahmet
etmemiş, Filistinde İsrail bombardımanı altında yaralanan bir çocuğun resmini köpek ısırdı diye
koyuvermişler. Aslında sokak köpekleri, özellikle kısır olanlar uysal hayvanlardır. İnsanlarla iç içe
yaşamaya alışkın olduklarından onlara durup dururken saldırmazlar. Saldırgan olanlar belli türler, bir
de uzun süre takılı kaldıktan sonra birden salıverilen hayvanlardır. Zaten bunlar da konumuz dışında.
Görülüyor ki olmayan bir sorun basın aracılığı ile sistematik olarak büyütülerek varmış gibi
gösteriliyor. Bazı insanlar da bu olmayan soruna karşı kışkırtılıyor. Bir kısmı ise sırf siyasi olarak biat
etmişliklerinden ötürü bu sorunu varmış gibi görmek eğiliminde. Karşı taraftaki farklı eğilimdeki
hayvanseverlerin bir kısmı ise yine siyasi nedenlerle köpekseverlerle birlik oluyor. Ortalıkta yersiz bir
kamplaşma, anlamsız bir sürtüşme doğuyor.
Biz şunu öğrenmek istiyoruz; neden olmayan bir sorun varmış gibi gösterilerek bir suni gündem
oluşturuldu? Bu suni gündemin amacı köpeklerle ilgili sorun çözmek olmadığına göre bu işin arka
planında ne yatıyor? Bu aşamadan sonra artık bilmek hakkımızdır diye düşünüyorum.