Ak Parti'nin 8. Olağan Büyük Kongresi geçtiğimiz Pazar günü Ankara'da yapıldı. Büyük bir disiplin ve
coşku içinde geçen kongrede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tek aday olarak yeniden genel
başkan seçildi. Erdoğan tek aday olarak girdiği kongrede oyların tamamını alarak oy birliği ile seçilmiş
oldu. Onunla birlikte Merkez Karar ve Yönetim Kurulu da yine tek liste halinde yapılan seçimlerle oy
birliği ile görevlendirildi. Bu kurulda bir kısım eski üyeler yer almazken onların yerine başka partililer
ve son günlerde diğer partilerde istifa ederek Ak Partiye katılan bir kısım milletvekilleri de yer aldı. Bu
kurul daha sonra toplanarak Erdoğan'ın önerileri doğrultusunda kendi içinden bir Merkez Yürütme
Kurulu oluşturdu.
Bakıyoruz, bütün bu gelişmeler büyük bir düzen ve anlayış içinde, bir saat dakikliği oluşuyor. Parti bir
hedef belirlemiş, 2053 ve 2071 hedefleri. Bu hedeflere doğru önce kendini yönlendirmesi gerekiyor.
Bu işi de en yukarıdan başlayarak doğru bir şekilde yapması ve belirlenen hedeflere tüm vatandaşları,
partili veya partisiz, birlik içinde yürütmesi gerekiyor. İşin bir bölümü tamamlandı. Şimdi sıra
örgütlere geldi. Gerçi örgütler de kongrelerini yaptılar ve oluşan bir kısım sorunları çözme yönünde
büyük yol aldılar. Ancak henüz Fethiye'de olduğu gibi tartışmalar bitmedi, bir süre daha devam
edecek gibi görünüyor.
Bu arada yurt dışına da bir bakalım. 1945 yılında Batı dünyasının sırtına giydirilen gömlek eskiyip
parça parça oldu. Bu gömleği Rusya ve Çin zaten hiç giymemişti. Batı'da ilk çıkaran da ABD oldu. Yeni
başkan Trump Make America great again" ( Amerikayı yeniden büyük yap) sloganıyla girdiği
seçimleri kazandı. Yanına danışman olarak aldığı yenilikçi Elon Musk ile birlikte buldozer gibi tüm
eskilerin üzerinden geçmeye başladı. Artık ne ölçüde başarılı olur, nerede tökezler göreceğiz. Bu
arada Avrupa çürüyüp kurumanın sancılarını çekiyor.
Avrupalı seçkinler olup bitenin henüz farkında değiller. Birsi çıkıp da onlara şöyle demesi gerekiyor :
Eski düzen bitti. Bir zamanlar Asya ve Afrika ülkelerini sömürerek büyük kazançlar sağlıyordunuz.
Bunun da bir kısmını kendi halkınızla paylaşarak onları susturuyordunuz.Milleti çeşitli partilere bölüp,
bunları birbirleriyle yarıştırırmış gibi yapıp gerilimi azaltıyordunuz. Aslında sizi yeşil çuha masanın
etrafında toplanıp viskilerini yudumlayan bir avuç prostatlı azınlık yönetiyordu. Ama siz bu insanları
göremiyor, ülkenizde demokrasi var sanıyordunuz. Şimdi iş bitti, Afrika ve Asya kapısı kapanmak
üzere. Oradan para gelmeyince ne yapacaksınız?
Geçtiğimiz gün Almanya'da seçimler yapıldı. Mevcut hükümet ekonomik durumun kötüye gitmesi
üzerine düşürülmüş, erken seçim kararı alınmıştı. Beklenildiği gibi bölük pörçük olmuş siyaset sonucu
hiçbir parti çoğunluğu alamadı. Hristiyan Demokratların adını bile duymadığımız hortlak suratlı lideri
diğer bir veya birkaç parti ile anlaşarak koalisyon kuracak gibi görülüyor. Aslında anlaşacakları tek bir
konu var; hiç bir iş yapmadan bir süre ülkeyi yönetiyormuş gibi yapmak. Ama dediğimiz gibi artık
çatlak yama tutmuyor, bu koalisyonun da uzun süreli olmayacağı kesin gibi görülüyor.
Biz bu işin farkına varalı belki on yıldan fazla oldu. Parlamenter sistemden başkanlık hükümet
sistemine geçiş yapık. Şimdi işler daha çabuk yürüyor, hedef belli, görev belli. Bir de muhalefete
bakalım CHP hariç hepsi darmadağın. DEM derseniz onu kimlerin yönettiği zaten belli. CHP ise 2028
yılında kazanacağını var saydığı cumhurbaşkanlığı için şimdiden aday belirleme yarışına girmiş.
Adamların bir hedefi, iktidara karşı gösterebilecekleri bir programları, bir şeyleri yok. Tüm gayretlerini
üç yıl sonraki seçim için aday bulmaya harcıyorlar. Bunu yaparken de yeni yeni yöntemler icad
ediyorlar. Birisi onlara demiyor ki Ey Ekrem, İstanbul'un varını, yoğunu Dem Partili yandaşlarına
harcayacağına, biraz belediyecilik yap, şehrin sorunlarını çözmek için çalış. En gerekli olduğun
zamanlarda kaçıp şehir dışına gitme. Bak, Tayyip 1994 yılında geldi, dört yılda İstanbul'u adam etti.
Sonra da gitti parti kurdu, ilk seçimde de iktidara gelip başbakan oldu. Ne yapalım, bu da onların
sorunu.