FETÖ lideri Fethullah Gülen geçtiğimiz hafta öldü. Duydum ki taraftarları arasında bir grup Akın Tezel
her konuda yazar, bizimle ilgili hiç yazmadı. Acaba Hocamız öldü diye bizim pabucumuz dama mı
atıldı? Yoksa gündemin arka sıralarına mı düştük diye konuşup dururlarmış. meraklarını gidermek
için söylüyorum, FETÖ yine gündemde. Ama bu sefer içinde çıkabilecek olası taht kavgalarıyla
gündemde. Neden hemen bu konuyu yazmadığıma gelince; malum geçen gün PKK terör örgütü
Ankara'daki TUSAŞ tesislerine bir saldırı düzenledi, 5 kişiyi şehit etti. Onlar böyle hızlı çalışınca FETÖ
bir süre arka plana itildi, yoksa farklı bir durum söz konusu değil.
Bu örgütlerin ikisi de Türkiye'yi bölüp parçalamak, bunu yapamazlarsa bile ABD ve Batıya köle olmuş
bir devlet haline dönüştürmek için eylem birliği içindeler. Ancak yöntemleri farklı. Birisi açık açık
silahlı terör yapıyor. Zaten sokakta görseniz elinde silah, bomba olmasa bile kendini belli eder. Ötekisi
ise kibar terörist. Çoğu kravatlı, yemiz giyimli. Bir kısmı ise kimi zaman hoca giysili, kimi zaman da
papaz giysili. Ama hepsi de eli yüzü düzgün, efendi görünümlü insanlar. Bunların silahla, bombayla işi
yok, belki de önemli bir kısmı ellerine silah bile almamış. Kaleyi içeriden yıkmak için silahlı kuvvetlere,
emniyete, adalet teşkilatına, hasılı devletin her kademesine sızmışlar, işleri hukuki kılıfına uygun
yürütüyorlar. Onun için tanımak, önlem almak çok zor. Şayet aceleye getirip darbe yapmaya
kalkmasalardı belki de şimdi bile ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda dolaşıyor olacaklardı.
FETÖ'nün ülkemize yerleşmesi 70'li yıllarda başladı. O zaman sıradan bir din adamı olan Fethullah
Gülen zamanla etrafına geniş bir kitle topladı. Görünüşte İslama hizmet eden, eğitim destekçisi,
Türkçe aşığı bir din adamıydı. Diğer bazı cemaat liderleri gibi farklı tavırlar sergilemiyor, içimizden biri
gibi davranıyordu. Açtığı okullar, tertiplediği Türkçe Olimpiyatları, örgütlediği çeşitli yardım
faaliyetlerinin halkın üstünde bıraktığı etkiyle kısa sürede toplumun sevilen bir siması haline geldi.
Tabi bu sırada yabancı servislerin içten içe desteği de unutulmamalıydı. Bu cümleden olarak bir
zamanlar CHĞ Genel Sekreterliği yapmış Kasım Gülek isimli ABD yanlısı siyasetçinin de Gülen
hareketine katkıları da gözümüzden kaçmasın.
28 Şubat hareketi FETÖ'nün güçlenmesine önemli ölçüde yardım etti. Bu süreçte Fethullah Hoca diğer
cemaat önderleri gibi Erbakan'ın ve Müslümanların yanında yer almayıp kenarda kalmayı tercih etti.
Hatta sahibi olduğu okulları Milli Eğitim Bakanlığına hibe etmeyi bile önerdi. Zamanın hükümetinin
İmam Hatiplerin orta kısmını kapatması örgütün işine yaradı. çocuklarının İslami eğitim almasını
isteyen çoğu aile onları FETÖ'nün okullarına yolladı. Böylelikle bir, hatta iki nesil Müslüman gencin bu
okullarda beyni yıkanmış oldu. O zamanlar şöyle düşünmüştü çoğu kimse Bu adam akıllı adam,
kavgaya katılmıyor, kendini ve örgütünü kolluyor. Nereden bilsinler ki bütün bu yapılanlar 28 şubat
cuntası ve CIA ile ittifak içinde yapılıyor.
FETÖ Ak Parti iktidarı zamanında da devlet içinde örgütlenmesini sürdürdü. Hatta bir kısım FETÖ
yandaşları Ak Partiden milletvekili, bakan bile yapıldı. Cumhurbaşkanımızın olaylar açığa çıktıktan
sonra sarf ettiği kandırıldık sözüne katılmıyoruz. Belli ki devletimizi şartların olgunlaşması, örgütün
iyice açığa çıkması için bunların yaşamasına kontrollu olarak göz yummuştur.
Bizim örgüt hakkındaki kuşkularımız Ergenekon davasıyla başladı. FETÖ'ye yakın savcılarca açılan
çeşitli davalarda bir türlü örgüt şeması, örgüt bağlantıları ortaya konulamadı. 28 şubatçı generallerin
yanı sıra Atatürkçü, milliyetçi olarak bilinen birçok personel de aynı torbaya doldurulup suçlandı. Bir
kısım boş roket atar kovanları suç delili olarak mahkemelere sunuldu. Yine FETÖ'ye yakın olduğunu
bildiğimiz bir kısım personel Güney Doğu'da bir çocuğun bile yapamayacağı hatalı işlere imza attılar.
Sonunda 2012 yılında zamanın Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması ile
işin rengi açığa çıktı ve Fetö'ye karşı devlet çapında tavır başladı. Devamını biliyoruz, dershanelerin
kapatılması, hakimlerin tayini derken devlette toplu bir temizlik hareketi olacağını anlayan FETÖ
askeri darbeye kalkıştı. Sonuç malum, bilinen örgüt elemanları görevden alındı, bunlardan suça
katılmış olanlar hapse düştü. Önemli bir kısmı da kaçarak kayboldu.
Şimdi aramızda birçok FETÖ'cü dolaşıyor. Bunların suça katılmış olanları bulunup çıkarılıyor. Fakat
sadece inananlar ne alemde? Acaba kaç tanesi pişman olup hatasından döndü? Kaç tanesi ortaya
çıkmak için uygun zamanı bekliyor? Baksanız hepsi temiz yüzlü, efendi uslu adamlar, sokaktan tutup
çekemezsin ki.
Şimdi önümüzde bir taht kavgası var. Ölen Gülen'in yerini kimin alacağı henüz belli değil. Ama kim
seçilirse seçilsin örgütten bir kısım kopmalar olacaktır. Bir kısım taraftar kendine yeni bir örgüt
bulacak, bir kısmı küsüp bu işlerden elini eteğini çekecek, bir kısmı da yeni liderle yoluna devam
edecektir. Şimdi bize ve devletimize düşen beklemek ama nefesimizi enselerinden uzak tutmamaktır.