Fotoğraf sanatçısı Ara Güler usta benim de ustam sayılırdı. Bir sohbetimizde bana nasıl vesikalık
fotoğraf çekileceğini öğretmişti. Şöyle demişti usta Portret çekimi için adamın burnunun ucunu
vizörün tam ortasına nişanlayacaksın Demek ki uzun süreli deneyimler sonucu bir vesikalık resmi en
iyi algılayabilmek için gerekli olan orantılar ortaya çıkmış. Sanat deyip geçmeyin, başta resim sanatı
olmak üzere tüm sanatların temelinde matematik hesaplar yatar.
Leonardo da Vincinin çizimlerine bakın; doğa resimlerinin üzerinde bir kısım geometrik şekiller ve
rakamlar görürsünüz.Anlaşıldığı kadarıyla usta resimlerini yapmadan önce görüntüyü ölçerek bir
resim boyuyormuş.
Yalnız resim değil, edebiyatta da matematik ön plandadır. Kendimizden örnek verelim; bu yazıyı
yazarken bir planlama yapmak zorundayız. Fazla uzun yazarsak önce bizim redaktör sinirlenir, bu
adam yine uzun yazmış, bunu nasıl, nereye sıkıştıracağım diye söylenir. Belki de çaktırmadan birkaç
paragrafını uçurur. Hepsi tam olsa bile olsa bu sefer de bizim okuma özürlü insanımız sıkılır, okumayı
yarıda keser. Kısa yazmak da bir sorundur. Adam bu gün yazacak bir şey bulamamış, çiziktirip bırakmış
derler.
Hele şairlik her şeyden çok matematik işidir. Eskiden divan şiiri vardı, aruz veznine göre yazmak
zorundaydınız. Vezin ölçü demektir, belirli bir ölçüyü tutturup, aynı zamanda anlamdan da şaşmamak
gerekir bu işte. Hece vezni ile yazmak daha kolaydır. Ama onun da bir uyumu olması gerekir. Serbest
nazım derler, hiçbir ölçü gerektirmez. Ama Nazımın şiirini okurken duyduğunuz müziği nasıl
açıklayacaksınız?
Şair pazarda karpuz satar gibi şiir söyleyemez. Hoş, karpuz satmanın da bir hesabı vardır. Yanı
başınızdaki müşterinin kulağına karpuuuz diye bağırırsanız adam sizden kaçar. Uzaktan gelirken,
sesinizi onun mesafesine göre ayarlayıp bağırmanız gerekir. Bu da bir hesap işidir.
Gelelim siyasete; siyaset başlı başına bir hesap işidir. Hem de bütün hesapları kafanızdan yapmak
zorundasınız, büyük tecrübe ve beceriye ihtiyaç duyar. CIAnin yaptığı gibi sağdan soldan topladığınız
yalan yanlış verileri son model bir bilgisayara yerleştirip bir seçim tahmini oluşturmaya çalışırsanız
hep yanılırsınız. Bir siyasi karar alırken etrafınızdaki bağırıp çağıranların gürültüsünü bir ölçü olarak
kabul edip hareketlerinize ona göre yön verirseniz duvara toslarsınız.
Bu günlerde gündemde asgari ücret işi var. Yine birileri bağırıp çağırıyor asgari ücret ne kadar
yükselecek diye. Bu iş bir tabu oldu. Tüm siyasi tahlillerini Batı ölçeğine göre yapan, ideolojik yapı
olarak da 1848 Paris komününden ileri geçememiş bir yaygaracı azınlık gündemi belirliyor. Onlara
göre asgari ücret ne kadar yüksek olursa işçi o kadar rahat eder, insanlar o kadar mutlu olur. Bakalım
öyle mi?
2022 yılı verilerine göre Türkiyede sigortalı işçi sayısı yaklaşık 15 milyon. Bunun üçte biri, yani 5
milyonu asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretlilerin ne kadarının hangi iş kollarında ve hangi koşullarda
çalıştığı konusunda istatistik bilgimiz yok. Ancak piyasada yaptığımız araştırmalara göre ortaya çıkan
gerçek resmi istatistiklerden çok farklı. Bu bilgilere göre asgari ücretle çalışır görünenleri üç gruba
ayırabiliriz. Birincisi gerçekten asgari ücretle çalışanlar. İkincisi asgari ücretten daha yüksek bir ücret
aldığı halde düşük prim ödemek için gelirini asgari ücret üzerinden beyan edenler. Üçüncüsü ise hiç
çalışmadıkları halde sigortalı olabilmek için bir yakınlarının iş yerinde çalışıyor görünenler.
Görebildiğimiz kadarıyla bu kesimin genellikle esnaf ve küçük işletmelerde sigortalanmış olduğu
anlaşılıyor. Kurumsal işletmelerde bu gibi anlaşmalı düzenlemeler olamayacağı kesin. Yine bir var
sayım yaparsak bu 5 milyon rakamını üçe bölelim. Gerçekten asgari ücretle çalışan kişi sayısı 1,5-2
milyonu geçmez.
Hesaba devam edelim, asgari ücretten kesilen sigorta primi ve benzeri yük 3500 lira civarında. yani
işverenin cebinden, belki de kendi kendisini sigortalayanın cebinden her ay bu para çıkıyor. Asgari
ücret yükselince bu rakam da aynı oranda yükselecek. Üstelik daha yüksek ücret alanlarda da bir
dengesizlik oluşacak.Sözün kısası asgari ücretin yükselmesi yaklaşık 3-3,5 milyon vatandaşımızı zarara
sokacak.
Şimdi soralım, büyük bir bölümü ne iş olsa yaparım, siyasi partide ağam var, beni temizlik işlerinde
çalıştırır, akşama kadar kahvede oturur, akşam imzamı basar evime giderim diyenler dışında kimseye
bir yararı olmayacak bir asgari ücret artışı hayat pahalılığını yükseltmekten başka ne getirir?.