Namaz, İslam dininin en temel ibadetlerinden biri olup, müminlerin Allah’a olan bağlılıklarını ve O’na olan saygılarını göstermek için yerine getirdikleri bir ibadettir. Kur’an-ı Kerim’de, bu ibadetin önemi ve derinliği üzerine pek çok ayet bulunmaktadır. Cenâb-ı Hakk, Kur’an-ı Kerim'de "Hakikat, biz onu Arapça bir Kur’an indirdik (manalarının derinliğine iyice) akıl erdiresiniz diye." (Yusuf: 2) buyurarak, Kur’an'ın anlaşılması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, namazın inşa edilmesi ve huşu ile kılınabilmesi için, namazda okunan Fatiha suresi ile diğer sure ve duaların anlamlarını öğrenmek ve bu manaları düşünerek namaz kılmak, büyük bir gereklilik haline gelmektedir.
Vesiletü’n Necât Seâdet Yolu adlı eserde, namaz ve fazileti bölümünde yer alan kıraat konusuna dair şu üç önemli noktaya vurgu yapılıyor:
Açıkça Okuma: Kur’an-ı Kerim’in okunan kısmı cehren, yani yüksek sesle okunurken, okumanın sesi çıkmalı; gizli okunuyorsa da kişinin kendisinin duyabileceği bir tonla okunmalıdır.
Manayı Düşünme: Okunan ayetlerin ve duaların anlamı üzerinde düşünmek, manaların ruhu tatmin edecek bir şekilde anlaşılmasına katkı sağlamak açısından son derece önemlidir.
Tecvid Üzerine Okuma: Kur’an’ı tecvid kurallarına uygun olarak okumak, kaside ve üslup bakımından okuyucunun derinlemesine bir anlayış elde etmesi için gereklidir.
Bu noktalar, okuyucunun Kur’an ile kuracağı ilişkiyi daha sağlam ve anlamlı bir hale getirmektedir. Abdurrahman Cezırî’nin “Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı” adlı eserinde belirttiği üzere, bir müminin Kur’an-ı Kerim’i okurken yalnızca dilini oynatarak kafi değil; kalbini de harekete geçirerek, Allah’ı anması ve O’nun yüceliğini kavraması gerekmektedir.
Kur’an’ı okurken, Allah’ın rahmet ve ahlak gibi sıfatlarını anmak, bu sıfatlarla kendini değerlendirmek önemlidir. Peygamber Efendimizin "Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanın." sözü, insanları iyi ahlak sahibi olmaya teşvik etmektedir. Bu nedenle, namaz sırasında okuduğumuz surelerin ve duaların anlamlarını derinlemesine düşünmek, ruhsal olgunlaşmamıza katkı sağlamakta ve karakterimizi olumlu yönde şekillendirmektedir.
Mevlânâ Hazretleri’nin “Fihimafih” eserinde, Ashab-ı Kiram’ın Kur’an’ı öğrenmeye olan bağlılıkları ve bu durumun değerinin altını çizerken, Kur’an’ı anlama gerekliliğine dikkat çekmektedir. Onların her biri, öğrendikleri bir veya iki kısa sure ile övülür, Kur’an’ı bir bütün olarak anlamaya ve yaşamaya teşvik edilirlerdi. Mevlânâ bu durumu ifade ederken, Kur’an okumayı yalnızca ağız ile yapmanın yetersiz olduğunu vurgular.
Kur’an-ı Kerim’in, sadece sesini çıkararak değil, derin anlamını kavrayarak okunması gerekliliği, insanın manevi gelişimi açısından son derece önemlidir. Kur’an, kelimeleri ile yaşamaya davet eden bir kitap olup, bizleri düşünmeye, anlamaya ve bu anlamları hayatımıza tatbik etmeye yönlendirmektedir. Anlayarak okunan her ayet, kulun Allah’a daha yakınlaşmasına, samimiyetinin artmasına ve manevi hüzünlere karşı koymasına yardımcı olmaktadır.
Kur’an-ı Kerim, insanın iç dünyasında köklü değişimler meydana getirme potansiyeline sahiptir. Allah’ın ilminden bir işaret olan her ayet, insana kendi varoluşunu sorgulama ve kendine bir hedef belirleme fırsatı sunmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber’in (s.a.s.) namaz sırasında bir ayeti atlattığı rivayeti, bu hususta bir hatırlatmadır.
Namaz, yalnızca fiziksel bir ibadet olmanın ötesinde, bir düşünce ve kavrayış eylemidir. Bu ibadeti yerine getirirken, okuduklarımızı anlamak, onları içselleştirmek, ve dua esnasında Allah’a yönelmek, müminlerin ruhsal gelişmelerine katkıda bulunmakta ve onları daha olgun bireyler haline getirmektedir. İşte bu nedenle, namazda okuduğumuz ayetlerin anlamlarını öğrenmek ve anlamak, ibadetimizin özünü ve derinliğini artırarak, bizi gerçek bir mümin yapacak en önemli anahtardır. Bu da, her bireyin sorumluluğundadır.