Kudüs, yalnızca bir coğrafi alan olmanın ötesinde, tarihi, dini ve kültürel derinliğiyle dikkat çeken bir merkezdir. İslam tarihi içinde özel bir yere sahip olan Kudüs, Mescid-i Aksa ile özdeşleşmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) tarafından vurgulanan bu kutsal mekan, Müslümanların manevi kimliklerinde önemli bir yer tutar. Hadislerde yer alan Mescid-i Aksa’ya yönelik ilgi ve saygı, bu kutsal mekânın korunmasına yönelik bir görev bilinci oluşturmuştur.
Meymune binti Sa'd (r. anhâ) tarafından rivayet edilen bir hadis, Kudüs’ün kıymetini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Peygamberimiz (s.a.s), Mescid-i Aksa'da namaz kılmanın önemini vurgularken, Müslümanların bu kutsal yere olan bağlılığını pekiştirmektedir. "Oraya gidin ve içinde namaz kılın" sözü, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın manevi değerini ifade ederken, aynı zamanda Müslümanların bu değerlere sahip çıkmaları gerektiğini de hatırlatmaktadır. Hadiste geçen "Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin" ifadesi, Kudüs'ün manevi önemine dair somut bir örnek sunar. Zeytinyağı burada bir sembol olarak kullanılırken, aslında Müslümanların duyduğu sorumluluğu ifade eder.
Kudüs, sadece bir şehir olmanın ötesinde, dinlerin buluştuğu, kültürel farklılıkların harmanlandığı bir merkezdir. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam açısından kutsal kabul edilen bu şehir, tarihin farklı dönemlerinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak günümüzde Kudüs, özellikle Müslümanlar için büyük bir anlam taşıyan Mescid-i Aksa sebebiyle, sadece dini bir değer değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal bir sembol haline gelmiştir. Bu nedenle Kudüs meselesi, yalnızca Filistin topraklarının bir parçası olarak değil, aynı zamanda tüm İslam âleminin ortak davası olarak ele alınmalıdır.
Her Müslümanın Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya duyduğu bağlılık, bu kutsal mekanın korunması ve savunulmasının bir gerekliliği olarak değerlendirilmelidir. Kudüs’e yönelik tehditler, yalnızca bölgesel bir sorun değil, uluslararası bir sorundur. Bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerinde süregelen çatışmalar, var olan gerilim ve ayrışmalar, Müslüman toplumlarının birliğine büyük zarar vermektedir. Bu nedenle, Kudüs, yalnızca Filistinli Müslümanlar için değil, dünya üzerindeki tüm Müslümanlar için ortak bir değer ve sorumluluk alanıdır.
Siyonist Evangeliklerin ve Hristiyan Evangeliklerin Kudüs üzerindeki etkileri, bu şehrin dinî yapısına ve kimliğine yönelik tehdit oluşturmaktadır. Bu duruma karşı Müslümanların, Kudüs’e sahip çıkmaları, dayanışma içinde olmaları ve bu kutsal mekanı koruma mücadelesinde birlik oluşturmaları önemlidir. Mescid-i Aksa'nın manevi ve tarihi kimliğinin savunulması, sadece bir ibadet yeri olarak değil, aynı zamanda tüm Müslümanların hayali ve umudu olarak da görülmelidir. Kudüs’e yönelik bu ortak duyarlılık, Müslümanların sadece kendi dinî inançları için değil, insanlığın ortak değerleri için de mücadele etme iradesini göstermektedir.
Sonuç olarak, Kudüs, sadece bir şehir değil, aynı zamanda inançlarımızın ve kültürümüzün derin izlerini taşıyan bir sıfata sahiptir. Mescid-i Aksa'nın korunması ve desteklenmesi, Müslümanların birbirlerine olan bağlılıklarının ve dayanışmalarının bir göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır. Dünya geneline yayılan Müslüman topluluklarının bu konuda bir araya gelmeleri, Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın geleceği için kritik bir öneme sahiptir. Kudüs, İslam'ın kalbinde atmaya devam etmeli ve tüm Müslümanların ortak mücadelesiyle korunmalıdır. Bu bağlamda, Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yapılan her türlü destek, sadece bir sembol değil, aynı zamanda inancın, birliğin ve kardeşliğin en somut ifadesidir.