İslam inancına göre Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.), Allah Teâlâ'nın insanlığa gönderdiği son peygamberdir. Bu hakikat, Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça ifade edildiği gibi, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından da sıklıkla vurgulanmıştır. Artık kıyamete kadar yeni bir din, yeni bir peygamber ve yeni bir ilahi kitap gelmeyecektir. Bu, İslam'ın evrensel ve nihai mesajının bir göstergesidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), dünya üzerindeki zaman dilimini değerlendirirken, geçmişe kıyasla kalan sürenin kısalığına dikkat çekmiştir. Şehadet parmağı ile orta parmağını bir araya getirerek yaptığı bu işaret, hem kendi peygamberliği ile kıyamet arasındaki yakınlığı ifade eder hem de kendisinden sonra başka bir peygamberin gelmeyeceğini vurgular. Ancak bu geri kalan zamanın ne kadar olduğu, Allah'ın ilmindedir ve insanlığa bildirilmemiştir.
İslam'ın Temel Kaynakları: Kur'an ve Sünnet
Bu bağlamda Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bizleri öncelikle Allah'ın kelamı olan Kur'ân-ı Kerîm'e ve ardından kendi yol göstericiliği olan sünnetine yönlendirmektedir. Dinimizin bu iki temel kaynağına sımsıkı bağlanmak, bizleri doğru yolda tutacak yegane kılavuzlardır. Bu iki kaynağa gereken önemi vermemek ise, beraberinde sapkınlıkları ve dine sonradan eklenen bid'atları getirecektir. Bu nedenle, Müslümanlar olarak Kur'an ve sünnetin rehberliğine her zaman muhtaçız.
Kur'ân-ı Kerîm: En Hayırlı Söz ve Eksiksiz Rehber
Sözün en hayırlısının Kur'ân-ı Kerîm olması, pek çok hikmeti bünyesinde barındırır. Öncelikle Kur'an, fesahat ve belagatın en üstün örneklerini içerir. İnsanlığa yapılan en mükemmel ve etkileyici ilahi hitaptır. Aynı zamanda bu kutsal kitap, her türlü hakikati, doğruyu ve yanlışı en açık ve net biçimde ortaya koyar. Nahl Suresi'nin 89. ayetinde buyrulduğu gibi: "Sana bu kitabı her şeyi açıklayan ve müslümanlara yol gösteren bir rahmet ve müjde olarak indirdik." Bu ayet, Kur'an'ın Müslümanlar için dünya ve ahiret işlerinde başvurulacak temel kaynak olduğunu açıkça göstermektedir.
Kur'an-ı Kerîm, gerçeği ve kurtuluşu arayan her insanın yöneldiğinde aradığını bulabileceği bir hazinedir. Tıpkı değerli bir hazineye ulaşmanın bazen zorlu bir süreç gerektirmesi gibi, Kur'an'ın ilahi hakikatlerini anlamak ve sırlarına vakıf olmak da çaba ve derinleşme ister. Ancak bir hazinenin cazibesi nasıl insanı arayışa sevk ederse, Kur'an'ın nuru da kalpleri cezbeder ve insanı bu ilahi kelamı anlamaya yöneltir. Kur'an, hayatımızın her anında bize eşlik etmesi gereken bir rehberdir.
Sünnet-i Seniyye: En Hayırlı Yol ve Kur'an'ın Pratik Uygulaması
Yolların en hayırlısı ise Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yolu, yani sünnetidir. Çünkü O'nun yolu, Kur'an'ın rehberliğinde çizilmiş dosdoğru bir yoldur. Hayatını Kur'an'a uygun hale getirmek ve yaşam programını Kur'an'dan almak isteyen her Müslüman, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e tabi olmak ve O'nun izinden yürümek zorundadır. Ahzâb Suresi'nin 21. ayeti bu gerçeği şöyle ifade eder: "Yemin ederim ki, sizin için, Allah’ın huzuruna çıkmayı umanlar, âhiret gününe inananlar ve Allah’ı çok ananlar için Allah’ın Resûlü güzel bir örnektir." Bu ayet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in, Allah'a kavuşmayı arzulayan, ahiret gününe inanan ve Allah'ı çok zikreden müminler için en güzel örnek olduğunu açıkça belirtir.
Sonuç: Kur'an ve Sünnete Sıkı Sıkıya Bağlılık
Özetle, Hz. Muhammed (s.a.v.) son peygamber, Kur'ân-ı Kerîm ise son ilahi kitaptır. Müslümanlar olarak bizlerin en önemli görevi, bu iki temel kaynağa sımsıkıya bağlanmak, onların rehberliğinde hayatımızı şekillendirmek ve sonradan ortaya çıkan bid'at ve sapkınlıklardan uzak durmaktır. Kur'an'ın hikmet dolu ayetleri ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in örnek hayatı, bizler için ebedi kurtuluşun yegane yoludur. Bu yolda yürümek, hem dünya hayatımızda huzur ve mutluluğu, hem de ahiret hayatımızda Allah'ın rızasını kazanmamızı sağlayacaktır.