İnsan hayatı, dünya ile ahiret arasında sıkışmış bir varoluş deneyimidir. Bu deneyimde, çeşitli inanç ve değer sistemlerine sahip bireyler, yaşamlarının farklı dönemlerinde aldanmalar yaşayabilirler. Aldanmak, genellikle kişinin öz değerlendirme yapamaması veya gerçeklerle yüzleşememesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu bağlamda, "Kimler aldandı?" sorusuna yanıt verirken, toplumsal ve bireysel dinamikleri ele almak gerekmektedir.
Öncelikle, "Cehennemi hesaba katmayan dindar aldandı!" ifadesi, dinin temel ilkelerini yorumlayış şekillerinin yanıltıcı olabileceğini ifade eder. İbadetlerini dikkatle yerine getiren bazı bireyler, bu ibadetlerin kendilerini cehennem azabından koruyacağına dair bir yanılgıya düşebilirler. Oysa ki, dinin emirlerine uygun yaşamak, yalnızca ritüel ibadetlerden ibaret değildir; ayrıca ahlaki ve etik değerlerin de gözetilmesi gerekir. Bu bağlamda, cennet umuduyla yaşamını sürdürenlerin bu umudu tek başına yeterli görmeleri, onları aldatıcı bir sevinç içine sokmuş olabilir.
Cennetteki yerinin hazır olduğunu düşünenlerin de aldanışları söz konusudur. Bu görüş, insanların kendi amellerini sorgulamaktan kaçınması sonucu gelişen bir olgudur. Kişi, yalnızca kendine güvenerek ve geçmişteki iyi amellerini hatırlayarak, daha fazla gayret göstermeden cennete gireceğini düşünebilir. Ancak, her insanın ameli, sadece kendi vicdanı ile değil, aynı zamanda Tanrı'nın adaletiyle de değerlendirilmelidir.
Ölüm yokmuş gibi yaşayan dünya perestlerin, yaşamakta oldukları aldanış da dikkat çekicidir. Maddi dünyaya aşırı düşkünlük, kişinin ahiret yaşamını ihmal etmesine yol açabilir. İnsanların yaşamın geçici zevkleri peşinde koşarak, ahireti unutmaları, büyük bir yanılgının ortasında bulunmalarına neden olur. Bu tür bir yaşam tarzı, bireyin içsel huzurunu ve gerçek değerlendirmesini zedeleyebilir.
"Ameline güvenen âbid aldandı!" ifadesi ise, ibadetlerin kıymetinin amellerin içsel niyetlerle birleşmesi gerektiğini hatırlatır. İbadetlerinde gösterişe, başkalarına kendini beğendirmeye yönelik bir tutum sergileyenlerin, gerçek anlamda bir ibadet gerçekleştirdiğini söylemek mümkün değildir. Aynı şekilde, salih amel işlediğini sanan riyâkarlar da bu aldanışın bir parçasıdır. Onlar, dışarıdan bakıldığında dindar bir hayat sürdürseler bile, içsel bir samimiyet taşımadıkları için dönüşüm ve gerçek huzuru yakalayamazlar.
Diğer bir aldanış ise, "Rabbini bırakıp hevâsına kulluk eden aldandı!" ifadesi ile betimlenir. İnsan, bazen arzu ve tutkularını Rabbinin rızasının önüne koyabilir. Bu, kişinin kendi hevasıyla hareket etmesinden kaynaklanan bir yanılgıdır. İnsan, kendisine ve çevresine zarar verme pahasına kurduğu bu temelsiz ilişki, onu büyük bir aldanışa sürükler.
Rahmete güvenip, kendini emniyete salan fasığın durumu da benzer bir biçimde ele alınmalıdır. Her ne kadar Allah'ın rahmetine güvenmek gerekli olsa da, bu güvenin yanı sıra, kendi sorumluluklarını yerine getirmenin de önemi büyüktür. "Yolunun eğriliğinden şüphe etmeyen kendini bilmez aldandı!" cümlesi, kendi içsel hatalarını fark edemeyenlerin düştüğü durumu çok güzel özetler. Kendi hatalarını sorgulamayan bireyler, bu güvensizliklerini başkalarına yansıtarak, daha fazla belirsizliğe ve aldanmaya yol açarlar.
Kendini hizmette bilip, ama fiilen hiçbir katkı sunmayanların durumu da dikkat çekicidir. "Kılını dahi kıpırdatmayanlar aldandı!" ifadesi, gerçek bir özveriden uzak kalmayı vurgular. Gerçek hizmet, sadece niyetle değil, aynı zamanda eylemle de beslenmelidir. Dolayısıyla, sadece içinde bulunulan durumu kabullenerek geçmişte kalmak, kişiyi aldatıcı bir konuma itebilir.
Er geç herkesin karşılaşacağı ölüm gerçeği, "Nasıl desem bilmem ki ömrünü namazsız geçiren insan aldandı!" diyenlerin durumunu da ortaya koyar. İbadetlerine gereken önemi vermeyen insanların aldanışları, geçici hayatın yanıltıcılığında kaybolmakta gizlidir. Aynı şekilde, "Ben bundan sonra kurtulmam." diyen umutsuz bireyler de inançları gereği önemli bir yanlış yapmaktadırlar. Umutsuzluk, insan ruhunu daralttığı gibi, aynı zamanda doğru yolda ilerlemeyi de imkansız hale getirir.
Kader görüşü temelinde "Allah c.c dilemeseydi günahkar mı olurdum!" diyenlerin de içinde bulunduğu aldanış, sorumluluğu üzerinden atma çabasını ifade eder. Kişinin kendi iradesi ve seçimleri, kaderin bir parçası olarak önemlidir ve bu nedenle birey, kendi eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmeyi öğrenmelidir.
Sonuç olarak, bireyler ne kadar bilinçli ve doğru bir yaşam sürdürmeye çalışsalar da, bu çabalarının yanında aldanmalar da yaşayabilirler. "Kur'an ve sahih sünnet çizgisinde bereketli bir hayat nasip et cümlemize ya Rabbi!" duası, bu aldanışların önüne geçmek adına sürekli bir bilinç ve öz değerlendirme gerekliliğini hatırlatır. Rabbimizin rahmetiyle, doğru ve inanç dolu bir yaşam sürmek dileğiyle...