İnsanlığın manevi yolculuğunda, amellerin kayda değer bir yeri bulunmaktadır. Ancak bu amellerin niteliği ve arka planındaki samimiyet, miktarından çok daha önemlidir. İbn Mes'ud (r.a.)'un belirttiği gibi, ahir zamanda güzel hidayet, çok amelden daha hayırlıdır. Bu düşünce, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde salih amellerin önemini ortaya koymaktadır. Zira, amellerin sayısının artması, bu amellerin içselliği ve öze dair katkılarıyla doğrudan orantılı değildir. Dolayısıyla, bir Müslüman için esas olan; amellerin çokluğu değil, bu amellerin salih olup olmadığıdır.
Salih Amel ve Niyete Dönüş
Salih amellerin gerçekliği ve varlığı, niyetin samimiyetine bağlıdır. İslam dini, niyetin önemine sık sık vurgu yapar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Ameller niyetlere göredir. Herkesin niyeti, yapmış olduğu amelin karşılığını belirleyecektir." buyurarak, niyetin amelin özündeki yerini net bir biçimde ifade etmiştir. Buradan hareketle, bir amelin salih olup olmadığını anlamak için niyetin sorgulanması gerekir. Yalnızca gösterişe yönelik, toplumsal statü veya onay kazanma isteğiyle yapılan ibadetler ve ameller, asıl amacını yitirmiştir. Hal böyle olunca, bu tür ameller, kişi ne kadar çok olursa olsun, saliha bir nitelik taşımaz.
Salih amelin, Kur'an ve sünnete uygun bir biçimde, şahsi hidayeti artırarak insanı kemale erdirecek bir süreç olması, bu durumun önemini artırmaktadır. Amel, kişinin içsel huzurunu sağlamada, manevi derinlik kazanmasında ve Rabbine yakınlaşmasında bir araçtır. Eğer bu araçlar, sadece dışarıya yönelik bir algı yaratma çabası içerisindeyse, o halde ruhsal bir boşluk kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, amellerin çokluğu değil, amellerin sıhhati, doğruluğu ve samimiyeti üzerinde durulmalıdır.
Ahir Zaman ve Dikkatli Adımlar
İbn Mes'ud (r.a.)’un sözleri, zamanın getirdiği değişimlerin bilinçle değerlendirilmesi gerektiğini de ortaya koymaktadır. "Amaçlarından sapmamış, şüphelilerden uzak duran" insanların sayısı, ahir zamanın en hayırlısı olacaktır. Bu, maddi dünyanın cazibesinin ve yanıltıcı düzenlemelerinin insanları ele geçirdiği bir dönemde, dikkatli adımlarla ilerlemenin önemini yansıtır. İslami değerlere tezat oluşturan durumlarla karşılaşan günümüz toplumu, gerçek huzuru ve tatmini bulma noktasında ciddi bir ikilem yaşamaktadır.
Zamanın getirdiği şüphelere karşı, atılan tedbirli adımlar, kalp ve akıl arasındaki dengeyi sağlamanın anahtarıdır. İslam, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bu dengenin korunmasını öngörmektedir. Kişinin, etrafındaki maddi ve manevi olguları sorgulamadan kabul etmesi, tehlikeli bir durumdur. Dolayısıyla, ahir zamanın insanların en hayırlısı olabilmesi için, kişinin bilinçli bir şekilde amellerini değerlendirmesi ve her şeye rağmen Rabbine yönelmesidir.
Sonuç olarak;
Salih amelin değeri, onu gerçekleştiren ruhun samimiyetinde yatmaktadır. Amellerin çok olması, eğer niyet ve içsellik ile birleşmiyorsa, anlamını yitirmekte ve insanı manevi bir boşluğa itmektedir. İbn Mes'ud (r.a.)'un ifadeleri ışığında, ahir zamanın karanlık ortamında, doğru ve salih amellerin peşinde koşturmak, bireyin ve toplumun huzuru için bir gereklilik haline gelmiştir. Sonuç olarak, asıl önemli olan, her birimizin kalplerinde taşıdığımız niyetlerin samimiyeti ve o niyet doğrultusunda yürütülen amellerin sıhhati olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bu yolda attığımız her adım, hem kendimizi hem de çevremizi dönüştürme potansiyeline sahiptir.