Halk arasında üç aylar olarak bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları, inananlara pek çok avantaj ve bereket sunan ruhsal ve sosyal bir atmosferi temsil eder. Bu aylar, Müslümanların maneviyatını artıran, toplumsal dayanışmayı teşvik eden ve bireysel ibadetlerine derin bir anlam katabilen, Rahman, Rahim ve keremi bol olan Rabbimizin bizlere ikram ettiği özel bir zaman dilimidir. Üç ayların ilki olan Recep ayı, yeni yılın ilk günü olan 1 Ocak 2025 Çarşamba günü başlayacak ve bu ayın özelliği, her açıdan değerlendirilmelidir.
Recep ayının ilk perşembeyi cumaya bağlayan gecesi, dinimizce büyük bir öneme sahip olan Regâip gecesidir. Regâip kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de doğrudan geçmemekle birlikte, “reğabe” kökünden türetilmiştir ve “rağbet olunan, değer verilen şey” anlamlarını taşır. Bu, Müslüman toplumu için manevi olarak değerlendirilecek bir durum yaratmaktadır. Zira Regâip gecesi, sadece bir zaman dilimi olarak değil; aynı zamanda, Allah’ın rahmetinin bol ve bereketli bir şekilde üzerimize yağdığı bir zaman dilimi olarak görülebilir. Rivayetlere göre, bu geceye meleklerin ismini vermesi, onun kıymetini daha da artırmaktadır. Her Cuma gecesi değeri yüksek bir zamanken, bu iki değerli zamanın birleşmesi, dualarımızın daha çok kabul edileceği bir atmosfer yaratır.
Regâip gecesinin özelliklerinden biri, bu gecede yapılan ibadetlerin Allah katında makbul olduğudur. Bu geceyi ibadetle geçirmeye özen gösterilmeli, kazası olanlar bu fırsatı değerlendirmeli, mümkünse nafile namaz kılmalı ve Kur’an-ı Kerim okumalıdır. Aynı zamanda tövbe ve istiğfar da bu gece için ayrı bir anlam taşır. Fakirlere sadaka vermek de oldukça önemlidir ve bu vesileyle toplumsal yardımlaşma ruhu pekişmektedir. Perşembe günü oruç tutmak ve gecesini ihya etmek, bu ayda sevap açısından fazladan kazanç sağlayacak bir eylem olarak öne çıkmaktadır. Peygamber Efendimiz’in Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ayın Recep olduğu hatırlanmalıdır. Bu, ayın faziletinin bir başka göstergesidir.
İkincil bir perspektiften bakıldığında, Receb ayı aynı zamanda “Receb-ül Esabb” olarak da anılır. Bu terim, sevapların kulların defterlerine bolca yazıldığı, bereketin en yoğun olarak yaşandığı bir dönem anlamına gelir. Herhangi bir anlamda, Allah’ın rahmetinin cüha gelip coştuğu, ihsan ve ikramlarının adeta yağmur gibi yağıp, kullarını kuşattığı bir zamandır. Zaman kavramı üzerine düşündüğümüzde, sadece mekânlarla değil; zaman dilimleriyle de farklılıklar gösterdiği gerçeği ile karşı karşıyayız. Cuma günü, Müslümanların haftalık bayramı olarak kabul edilirken; Üç Aylardan Ramazan ayı, diğer iki aydan daha hayırlı ve bereketli kabul edilmektedir. Bu farklılıkları kavrayarak, farklı zamanları ve mekanları nasıl değerlendirebileceğimizin bilincinde olmak, daha olumlu bir inanç yaşamını beraberinde getirecektir.
Mübarek aylarda yapılması gereken bir diğer önemli eylem, yardımseverliktir. Özellikle yoksullara, darda kalmışlara, borçlulara ve kimsesizlere karşı iyilikte bulunmak, dinimizin öğrettiği değerlerden biridir. Zekat vermek, sadece bireyin değil, aynı zamanda toplumun umumunu etkileyen önemli bir sorumluluktur. Zekat, zenginlerin mallarındaki fakirlerin hakkıdır ve bu, toplumsal temizlenme ve arınmaya katkıda bulunur. Peygamber Efendimiz’in “Kim ki bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah da onun sıkıntısını gider” sözü, bu bağlamda son derece önemli bir hatırlatmadır. Zekatın sadece Ramazan ayında değil; yıl boyunca düzenli bir şekilde verilmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Nitekim Kur’an, düzenli bir şekilde zekat vermenin önemine sıklıkla dikkat çekmektedir.
Dinimizin temellerinde yatan önemli unsurlardan biri de aile bağlarıdır. Kutsal günlerde, özellikle üç aylar içinde, aile büyüklerinin ve akrabaların ziyaret edilmesi, bu önemli değerlerin pekişmesine vesile olur. Uzakta olan yakınlarımızı telefonla arayıp, kandillerini kutlamak, sevgi ve saygımızı gösterecek önemli bir davranış olarak değerlendirilmelidir. Küs olanların barıştırılması, toplumsal huzurun ve sevginin kurulması açısından oldukça mühimdir.
Sonuç olarak, Üç Aylar ve Regâip Kandili, Müslümanların manevi ve ahlaki değerlerini gün yüzüne çıkaran, toplumsal bağları kuvvetlendiren ve bireyleri daha iyi bir insan olmaya teşvik eden bir zaman dilimidir. Bu dönem, ibadet, yardım, sevgi ve saygı ile dolu geçirilmelidir. Her bir birey, bu zaman diliminde farkındalık sahibi olarak kendi sorumluluklarını yerine getirmeli; hem kendisi için hem de toplumu için olumlu katkılar sağlamalıdır. Rahmet ve bereketin coştuğu bu mübarek günlerde, daha samimi ve islamî bir yaşantının ortaya çıkması dileğiyle…