Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 8 nci OLAĞAN İl kongresi için Muğla’ya geldi.
Yıllardan beri CHP nin elinde olan Muğla’nın hizmetlerden ne kadar da mahrum kaldığını bir bir anlattı. İl Kongresinde de özellikle biz Bodrumda yaşayanlara çok güzel müjdeler verdi ; Madem bu CHP liler üzerlerine düşen vazifeleri bile yapamıyorlar, o halde biz yaparız deyiverdi.
Tabi bizim taraf, daha elleri kınalı, yeni kongreden çıktığı için, çiçek, çelenk kabullerini bitiremedi. Ne kadar sürer artık onlara kalmış.
Özellikle su ve yol Cumhurbaşkanımızın gündeminde olan iki konu idi.
Cumhurbaşkanımız Bodrum'un su ve yol sorununu çözmek için düğmeye bastıklarını belirtti.
Sevinç gözyaşlarına dönüşmese de, yüzlerde beliren tebessümleri görmek mümkün oldu.
Düşünün ; 22 yıldan beri kesintisiz iktidarda olan bir Parti, 22 yıldan beri bir türlü kazanamadığı Muğla’ya, yerel yönetimlerin sorumluluğunda olan işleri de yapacağını beyan ediyor.
Dedik ya, AK Parti teşkilatları iktidarın teşkilatları. Dolayısı ile iktidarda imiş gibi davranmaktan, nasıl muhalefet edilir sorusunun cevabı onlarda yok. Ne iktidarın icraatları anlatabilme, ne de muhalefetin yapamadıklarını kullanabilme becerisine sahip değiller.
Cumhurbaşkanımız bu açıklamayı yapar yapmaz, karşı mahalleden anında ataklar gelmeye başladı.
Bunlardan biri de ; " 22 yıldan beri neden yapmadın.." oldu.
Aman Allah'ım !
Şu lafa bakar mısınız?
Sanki seçim yatırımı..
Sanki kayyum atandı da..
Yok kardeşim yok öyle bir şey.
Tarihte AK Parti’nin Muğla’yı alabileceği en basit, en kolay seçimi, gerekçesini kimsenin bilmediği, bilse bile dile getiremediği, getirmeye kalkanların lafın ağzına ağzına tıkandığı, bir Çökertme oyunu ile seçimin CHP ye altın tepside hediye edildiği seçimlerin üstünden henüz 10 ay geçti. Yani Cumhurbaşkanımız bunu seçim için falan yapmıyor.
Peki niye bu serzeniş ?
Yalıkavak yolunun hikayesini az çok bilen bilir herhalde. Yaka kavşağındaki menfezin yapılması için Büyükşehir'in diretmesini falan. Adam diyor ki ; Sen yolunu yap, ben daha sonra kazar, menfezi yaparım.. Anlıyorsunuz değil mi?
Cumhurbaşkanımız herhalde Muğla’dan tamamen ümidi kesmiş de olabilir. Bari yolu yapayım, suyu da getireyim demiş de olabilir. Son 22 yılda Devletin Muğla’ya yaptığı yatırımları anlatmaya hiç gerek yok zaten. İki tane daha ilave edilse ne olur ki?
CHP zihniyeti, Gürün döneminde, patlayan, değiştirilmeyen, çürüyen boruların birer bomba gibi patladığı her su kesintisinde, abonelere her daim " DSİ boruları..." diye mesaj atma adetini bilmeyen yoktur. Bunu niye özellikle vurguladı sanıyorsunuz ki? Bakın benim borularda değil, Devletin borularındaki arıza... demek içindi.
Şimdi sıra kavuşmak için fırsatı yakalamışız, bu defa da " 22 yıldan beri neredeydin"
Hafsala almıyor. Almıyor ama, bu algı öyle güzel işleniyor ki, hangi kahveye gitseniz, hangi bakkala, markete gitseniz, herkesin ağzında bu laf. Adamlar algıyı yerelde öyle güzel oluşturuyor ki.
Karşı taraf bu kadar önemli bir şeyi "geç kalınmış mecburiyet" gibi lanse ederken, aynı zamanda CHP nin iktidar olmamasının sebebinin, milletin ihtiyaçları karşılanmayarak bir nevi " CEZALANDIRMA" ya tabi tutulduğu, fakat iktidarın artık "MECBUREN YAPMAK ZORUNDA KALDIĞI" algısı da yapılıyor.
Ne kadar etkili olduğunu kahvelerde görmek mümkün. Tabi bizim il ve ilçe yönetimleri kahvelere falan gitmedikleri için duymaları mümkün olmayabilir.
Peki kim kazanıyor ?
AK Parti teşkilatları muhalefet yapmayı bilmiyor dedik ya.
"Biz bir de yerelde seçimi alsaydık, her yeri ihya ederdik" diyebilecek cesaret de yok, feraset de.
Kim kazanıyor dedik ya.
Suya, yola kavuşacak olan Muğla’lı kazanacak bu kesin. Peki bunun artısı kimin hanesine yazacak?
İşte burası mühim.
Muhalefetteki CHP li Ahmet Aras, Tamer Mandalinci kesin kazanacak.
Başka ?
AK Parti’ye yazmayacak, çünkü teşkilatı oluşturanların öyle bir becerisi zaten yok. Adamlar, tarihte eşi, benzeri görülmemiş bir yöntemle, adeta gökten zenbille iner şekilde, bir anda koltuk sahibi oluverdiler.
Geriye bir tek şık kalıyor. Onu da herkes biliyor zaten.
AK Parti’nin acilen yapması gereken iki şey var;
Birincisi ; görev verilenlerin liyakat, ehliyet ve tabii ki siyaset yapma yetilerini tek tek incelemeli,
İkincisi ; Birinciyi geçenleri çok sıkı bir eğitime tabi tutması.
Yerelde fısltılar susmadığı müddetçe ne yaparsanız yapın boştur. Millet ateş olmayan yerden duman çıkmaz deyip geçiveriyor çünkü. Bu işler haftada bir pastalı kekli toplantı yapıp, alınan kararlar hayırlı olsun demekle hiç olmaz. Ne kararı? Rutini yaptık, pozu verdik o kadar.
Muhalefetin İl başkanı meydan okuyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Muhalefetin gazeteleri skandal var diyor, kimse cevap veREmiYOR! Muhalefet milletvekili "SORU ÖNERGESİ" veriyor, herkes susuyor. Allah aşkına arkanızdaki güç sizi kimlerden koruyor farkında mısınız?
Seçimi kazanmak ancak tertemiz olmakla, gücten değil haktan yana olmakla muktedir olunur. Ancak böyle olursa, ne bir Sepetçioğlu oyunu ile seçim kaybedilir, ne de kökten yanlış adaylara cevaz verilir...
Bu arada ; Cumhurbaşkanı Devletin Başı'dır. Cumhurbaşkanlığı Makamı siyaset üstüdür. Bu sebeple, Cumhurbaşkanı herhangi bir ili ziyaret ettiğinde, o ilin yerel yönetimlerinin partisine bakılmaz. Hangi partiden olursa olsun, yerel yönetimlerde olanlar Cumhurbaşkanını karşılama ve uğurlama komitesinde bulunurlar. .
Ahmet Aras Cumhurbaşkanımızı Dalaman Havalimanında karşılamada yer aldı. Ertesi gün bazı iş bilmez kalem erbapları, Ahmet Aras Cumhurbaşkanımızı karşılamak için şundan-bundan yardım istedi de, o sağladı gibi saçma sapan laflar ettiler. Ahmet Aras protokolün doğal üyesidir. Yani kimsenin "TORPİLİNE" gerek duymadan karşılamada bulunur. Lütfen yağcılığın sınırını az biraz usturuplu yapalım olur mu?
#SöylerimGeçerim