İstiyorlar ki, yuvalandıkları okullarda ömürboyu kalsınlar. İstiyorlar ki, yıvalandıkları okullarda istedikleri gibi at koştursunlar.
İstiyorlar ki, kendi içlerinde kurdukları sisteme kimse müdahale etmesin.
İstiyorlar ki, kendilerinin istemediği görüş ve düşünceye sahip hiç kimse atanmasın, ama kendilerine de asla dokunulmasın.
Tıkpı kurtarılmış bölge mantığı.
Tıpkı "sınırları biz belirleriz, sinirleri biz gereriz" mantığı.
Bu konuda o kadar organize be örgütlüler ki.
En ufak bir fire vermeye tahammülleri dahi yok.
On yıllardan beri aynı okulda olmaları, bundan sonra da aynı okulda olmalarını mecbur kılıyormuş sanki.
Atama olamaz diyorlar.
Buradaki öğretmenler gidemez, yenileri de gelemez diyorlar açıkça.
Ne kadar yoldaş sendika, parti falan varsa, tıpkı Saraçhane'de olduğu gibi birleşivermişler.
CHP'nin ilçe Başkanından tutun da, TİP ilçe başkanı bile orada. Yetmemiş, Milletvekillerini bile getirmişler.
Bağırıyor Chp li milletvekili kapının ardından okulun bahçesindeki öğrencilere doğru; eylem diyor, sizin demokratik hakkınız diyor. Kanuna riayet ederek eylem yapın diyor.
Eylem yapın dediği kimler; Minicik beyinler.
Eylem dediği ne; sizi, bizim düşünce yapımıza göre yetiştirmek için uğraşan öğretmenler için geldik, siz de orada durarak, kimlerin ne zaman hazırlayıp o öğrencilerin eline tutuşturduğu, başından dibine kadar ideoloji, siyaset kokan dövizleri kaldırmak.
Milletvekili abkalalarının sırılsıklam siyasete bulaşmış konuşmasını dinlemek.
Bu mu amacınız?
Konu ne?
Konu gayet açık ve sarih.
Proje okulları kadroları için 2020 yılında bir kanun düzenlemesi yapılıyor.
Bu Kanuna göre; 2020 de 4 yıllığına atanan öğretmenlerin görev süreleri, 2024 te doluyor. Bunun üzerine Bakanlık geçen sene bir yıl daha uzatıyor.
Bu sene de Nisan Ayı "NORM" fazlası yer değiştirme takvimi baz alınrak, öğretmenlerin tercihleri de dikkate alınarak atamalar yapılıyor. Bu da, hem tercihlerine, hem branşlarına, hem de hizmet puanı sıralamasına göre yapılıyor.
Her şey kanuna uygun. Kimseyi ayırma, kayırma söz konusu bile değil, çünkü hepsi Merkezi sistem üzerinden yapılıyor.
Burada öğretmenlerin ne özlük haklarında, ne de kariyer basamaklarında zerre kadar mağduriyet söz konusu dahi değilken..
Hiçbir öğretmen açığa alınmamışken..
Hiçbir kadrolu öğretmen okulundan kovulma gibi bir durum asla söz konusu değilken...
Hiçbir şekilde siyasi bir sebep ortada olma ihtimali dahi mümkün değilken..
Vay sen misin bizim okulun öğretmenlerini kovan...
Vay sen misin bizim öğretmenleri başka yerlere atayan...
Küçücük öğrencilere eylem yapmayı demokratik hak olarak yutturmaya çalışan CHP Muğla Milletvekili, namzeti olduğu Devletin Kanunlarına baş kaldırmayı malesef görev edinmiş görüntüsü vermiştir.
Acı olan tablo budur.
Tabi CHP nin geçmişi, bu tip akılalmaz olaylarla dolu olduğu için, herkesi kendileri gibi militanca ve politik davranış içerisinde olduğunu düşünmesi aslında normaldir. Lakin bunu okul kapısında yapmaya tevessül etmesi, Kanuna ve nizama uygun dahi olsa, en ufak bir öğretmen atama işlemini ne kadar da sistemli bir şekilde politize edebileğini göstermektedir.
Vakti zamanında CHP li Mehmet Moğultay'ın " Hükumetten beşbin kadro çıkardım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de, MHP'ye, RP'ye mi verseydim.." sözlerini unutmak mümkün değildir.
İşte bu zihniyet, 2025 yılında, 23 ncü yılıma giren AK Parti iktidarında bile kadrolarına nasıl sahip çıktığını açıkça göstermektedir.
Peki ya AK Parti kadrosu?
AK Parti ' nin ideoloji penceresinden baktığımızda, en çok eleştirilmesi gereken tarafı bu olmalıdır. Ancak en çok takdir edilmesi gereken tarafı da bu olmalıdır.
AK Parti bugüne kadar devlet kadrolarında hep TARAFSIZLIK ve liyakat ilkesini baz alarak gelmiş bir iktidar. Öyle olmamış olsa idi, CHP li Muğla Milletvekili bir okulun kapısının önüne getirdiği 100-150 kişilik ekiple bangır bangır bağırabilir miydi?
İdeolojik olarak bakmaya zaten lüzum da yok, gerek de yok.
Sayın CHP li Muğla Milletvekili.
Şehri Emin olarak oturduğu koltuğun gücünü kullanarak, İstanbul'u soyup soğana çevirdiği, 151 milyon liralık ŞERBETLİ TATLI alımları ayyuka çıkan, adrese teslim ihaleleri bir bir ortaya dökülen, suç örgütü kurmaktan tutuklu eski İstanbul belediye başkanını bahane ederek sokakları kullanmaya kalktınız olmadı. Kendi partilileriniz dahi o meydanlardan sizi kovdu.
Bu ülkenin yarınlarını yetiştirmek için kurulan üniversiteleri karıştırmaya kalktınız olmadı. OTDÜ de üç gün dahi tahammül edemediniz.
Sıra liselere mi geldi?
Hayır..
Ne sokaklar, ne üniversiteler, ne de liseler sizin arka bahçeniz değildir. Asla olmayacak da.
Sıradan, rutin, kanun ve nizama harfiyyen uygun atama ve yer değiştirmeleri bile bahane ederek, bir yere varılamayacağını hala anlamamış olmanız üzüntü verici.
Bu ülkeyi oluşturan Kürt vardır, Türk vardır, Çerkez, Abhaz, Arap, Çeçen, Laz, Romen, Zaza vardır. Yörük vardır.
Yine bu ülkeyi oluşturan Nasran vardır, Musevi vardır, Ermeni vardır, Ortodoks vardır.
Ve yine bu ülkeyi oluşturan, asli unsurların en başında Hanefi vardır, Alevi vardır, Sünni vardır, Şafii vardır, Şii vardır. Kimse kimseden hiç şikayet etmeden yüzyıllar boyu yaşayagelmiştir. Birlik, beraberlik ve ülke olmanın temeline kimse artık dinamit koyamamaktır. Ayrılma ve ayrıştırma yolunu seçenler hem millet önünde hem tarih önünde her daim sorumlu olacak ve yok olup gidecektir.
Kimse huzur ve güveni, siyasi emellerine terk edemez. Huzur ve güveni kimse bozamaz.
Buna vicdan sahibi olan, dini, ırkı, görüşü ne olursa olsun müsaade etmemelidir nokta.
#SöylerimGeçerim