Geçen hafta HÜDAPAR tarafından tertip edilen, geniş katılımlı bir çalıştay yapıldı Diyarbakır'da. Konu Kürt Meselelerine İnsani Çözüm.
Birçok konuşmalar yapıldı. Çözüm önerilerini tek tek ortaya koyan katılımcılar, terör belasından kurtulmanın, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'nin başlattığı yeni dönemle birlikte neler yapılması gerektiğini dile getirdiler. Bu toplantılara iştirak eden 24, 25 ve 26 ncı Dönem AK Parti Milletvekili ve DEMBİR-DER Genel Başkanımız Mehmet Metiner de çözüm önerilerini tek tek ortaya koydu.
Sonuç bildirgesi ile birlikte bir kıyamet koptu adeta. Vay sen şunu dedin, vay sonuç açıklamasında şu yazıldı, bu yazıldı..
Bir dakika.
Bu bir çalıştay. Çalıştayı yapan Cumhur ittifakı ortağı bir Parti. Hem de konuya doğrudan muhatap olan Kürt Halkının en büyük ve en ciddi temsilcisi bir Parti. Görüşleri zaten bilinen bir Parti. Düşünce yapısı bilinen bir Parti. Sonuç bildirgesinde her cümle, her madde herkesi illaki mutlu edecek diye bir kural var mı? Elbette yok. Bu Çalıştayın önerilerine şayet şerh düşmek istiyorsanız, buna ne sebeple itiraz ettiğinizi tek tek açıklayarak yapmanız gerekmez mi? Ancak malesef bazıları, sanki kerametleri sadece kendilerinin gösterebileceğini zannederek, tehdit, husumet, kin ve karals dolu açıklamalar yapma gereği duydular. Bu itirazların malesef mesele ile hiçbir şekilde alakası, bilgisi, hatta tarafı dahi olmayanlardan gelmesi asıl düşündürücü olanı.
Orada bir hata mı var, o halde itirazınızı açıkça beyan edersiniz. Lakin bunu tehdit, karalama şeklinde yapamazsınız.
Sayın Metiner'e hunharca saldırmanın sebebi nedir? Ne demiş Sayın Metiner bi bakalım kısa kısa.
-Evvela bir itirazla başlamak isterim. Malum bizim akidemiz itirazla başlar. “Lailahe-Yoktur İlah” diye başlar, akabinde kalbi tasdikle devam eder. “İllallah-Allah’tan başka” diye tamamlanır itirazımız.
-İtirazım “Kürt meselesi” tabirinedir.
-“Kürt meselesi” tabiri yanlıştır. Dolayısıyla bugüne kadar çözüm bahsinde denilenlerin bir çoğu da yanlıştır.
-Sadece terör odaklı o eski yöntemde ısrar çözümsüzlüğü derinleştirir.
-Silah sorunu çözüldüğünde siyaseten çözülemeyecek hiç bir sorunumuz yoktur bizim.
-Devletimiz tek olmalı bizim.
-Hiç kimsenin bir diğerinin varlığını inkar etmediği tek bir millet olmalıyız.
-Tüm şehirler bizim, hepimizin..
-MHP’nin bilge liderinin sözüyle konuşacak olursak,hepimize kazandıracak bir barışı mı inşa edeceğiz yoksa eski ezberlerimiz ve yanlış yöntemlerimizde ısrar ederek hepimize kaybettirecek çatışmacı bir sürece mi kapı aralayacağız?
-Cumhuriyet tarihinde bu meseleyi sadece terör boyutuyla değil, asıl sözünü ettiğim boyutuyla adını da koyarak cesaretle çözmeye kalkan tek lider, benim mensup olmaktan onur duyduğum siyasi hareketimizin lideri Cumhurbaşkanımız -Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.
hiç bir haklı neden veya gerekçe ne dağa çıkmayı ne de terörü meşrulaştırır. Bu bahsi diğerdir.
-Müslüman-dindar-muhafazakar Türk’ün kendisi adı Türk olan bir devlette, CHP yönetici elitinin tepeden inmeci, Batıcı zorla modernleştirmeci politikalarının mağduru ve mazlumu olmuştur.
-Sayın Cumhurbaşkanımızın inkar ve asimilasyonu sonlandıran devrimci adımına eşlik eden güçlü demokratik ve kültürel adımları hiç kuşkusuz tarihi önemdedir. -Ama hala giderilmesi gereken meseleler ve atılması gereken adımlar var. Bunu cesaretle yapabileceğine inandığım Erdoğan liderliğine Sayın Devlet Bahçeli’nin sunduğu destek, artık bu meselelerin kökten çözümü için gerekli zihni ve psikolojik zeminin oluştuğunu göstermektedir. Bize düşen, bu elverişli çözüm zeminine yeni ve uzlaşıcı müspet katkı sağlamak olmalıdır.
-Ulus-devletin oluşturduğu bir meseleyi ulus-devlet anlayışı içinde kalarak çözemeyeceğimizi artık kabul etmeliyiz..
Kürtlerin bizatihi kendileri mesele çıkarmadı. Ama ne yazık ki Kürtler mesele olarak görüldü.
-“Kürt meselesi”, Kürtleri mesele olarak gören CHP’nin inkarcı zihninin bir ürünüdür.
-Bizler Ademin çocuklarıyız. Adem ise topraktandır. Hiç birimiz içine doğduğumuz kavmimizden dolayı değerli veya değersiz değiliz. Kavimlerimizin farklı olması birbirimizi tanımamız ve birbirimizle dayanışmamız içindir. Dillerimizin farklı olması Allah’ın ayetlerindendir. Kim ki dillerden birini serbest kılıp ötekini yasaklama yoluna giderse Allah’ın ayetlerinden birini inkar etmiş olur. Bu en büyük günahlardan biridir. Ve dahi insanlık suçudur.
-Biz hem Kürdüz hem Türküz hem Zazayız hem Arab’ız hem Çerkesiz.
-Ya birlikte Türkiye’yi inşa edip hepimizin kazanacağı bir döneme kapı aralayacağız, ya da yabancı düşman güçlerin oyununa gelip birbirimize kaybettirmeyi sürdüreceğiz.
-Resmi dilimiz tek olmalı ama bu ülkenin bütün dilleri hür ve serbest olmalı. En az resmi dilimiz kadar kıymetli ve muteber olmalı.
-Devletimizi oyun bozmaya ve oyun kurmaya çağırıyoruz.
-Yaşasın Türk-Kürt kardeşliği!
-Yaşasın Türkiye!
Neyi anlamadınız? Allah diyor onu mu anlamadınız? Ümmet diyor, buna mı takıldınız? Yaşasın Türkiye diyor, bundan mı korktunuz?
Neden ısrarla gölge etmeye çalışıyorsunuz ki? Nedir itirazınız?
Sayın Mehmet Metiner'in tane tane, birliğimizin, beraberliğimizin İslam Kardeşliği ile pekişmesi gerektiği vurgusu neden rahatsız ediyor birilerini anlamak mümkün değil. Her cümlesini tasdik etmek zorunda değiliz. Herkesin illa ki farklı bir kanaati olabilir. Lakin bu, "vay sen misin.." deme hakkını kimseye vermez. Bu şekilde bir anlayışla da nizama giden yol tesis edilmez. Kin ve husumet besleyerek varılan bir hedef var mı tarihte?
HÜDAPAR çalıştayı her yönü ile değerli olmuştur. Konunun doğrudan muhatapları, açık bir şekilde görüş ve önerilerini dile getirmiştir. Bu çalıştaydan kesinlikle Devletimiz faydalanacaktır. Sunulan öneriler mutlaka dikkate alınacaktır. Bin yıllardan beri bir arada yaşayan insanları artık kimse bölemesin olur mu?
Huzuru biz de hak ediyoruz. Başkalarının kurduğu oyunların içinde piyon olma dönemi bitmiştir. Bundan böyle bu kadim millet oyunu kuracak, gerekirse başkalarını piyon yapacak kudret ve güçtedir. Buna kimse mani olamayacaktır Allah’ın izni ile.
Tıpkı Sayın Mehmet Metiner'in dediği gibi;
YAŞASIN TÜRKİYE !
der;
#SöylerimGeçerim