YILDIRIM, MTÜRK TV’DE DEPREMLERİ DEĞERLENDİRDİ
YILDIRIM “FETHİYE’DE MUTLAKA DEPREM OLACAK, PERİYODU DOLDURDUK”
28 Ocak’tan itibaren yaklaşık 750 deprem kaydedilen Ege Denizi’nde, sular durulmuyor. Depremlerin bir kısmının İzmir’de de hissedilmesi vatandaşlar arasında tedirginliğe yol açarken, uzmanlar ise depremlerin nedeni konusunda ikiye bölünmüş durumda.
Ege Denizi’nde durmak bilmeyen depremler konusunu MTürk TV’de Jeoloji Mühendisi Ömer Yıldırım’a sorduk. Yıldırım “ yer altında belli periyotlarda kıtalar arası hareketlerden kaynaklı bu tip gelişmelerin olması doğaldır” şeklinde değerlendirmede bulunarak “vatandaşlar arasında korku salmaktan çok çözüm odaklı olmalıyız” dedi.
“ Hepimize Allah’a Ismarladık Diyecek Bir Pozisyon Yok”
Jeoloji Mühendisi Ömer Yıldırım, MTürk TV’de hafta içi her gün 11.00’de yayınlanan “Yeni Bir Gün” ün konuğu oldu. Gülyüz Yurdagül’ün hazırlayıp sunduğu programda, Ege Denizi’ndeki deprem fırtınasını değerlendiren Yıldırım “Depremlerin oluşma şekli zaten yer altındaki enerji birikiminin dışarıya boşalması olayıdır. Basında da yer aldığı üzere Afad’ın yaptığı açıklamaları var. Akademik açıdan değerlendirildiğinde hocaların da yapmış olduğu açıklamalarda farklı değerlendirmeler oluyor. Çünkü bu yer altı olayı kesin bir matematik sonucu değildir, yoruma dayalıdır. Ancak istatistikler açısından değerlendirildiğinde bir öneri ya da değerlendirme sunulabilir. Burada ki bizim geçmişten olan (kendi bölgemiz için söylüyorum) deprem periyotlarını incelediğimizde depremin oluşma şekilleri, olasılıkları, olacak olan yerleri az çok bellidir. Geçmişte Yunanistan’daki adaların etrafında olan depremlerin bir anda bu kadar sıklaştığını ve aradaki periyotların kısa olduğunu görüyoruz. Jeofizik mühendisi arkadaşlarımızla sık sık bu konuyu kendi aramızda değerlendiriyoruz. Arkadaşlarımızın hepsi bölgemizde potansiyel olarak bu mesleğin içerisinde bire bir çalışmış insanlar. O yüzden yorumları genelde doğru olabiliyor. Uzandığı hatlar, olasılıklar nedir ? Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi (Dam) nden hocamız Hasan Sözbilir Santoroni adasındaki bu hareketlenmelerinin oradaki yanardağ püskürmesinin olasılıklarından bir tanesi olduğunu söylüyor” diye konuştu.
Prof. Dr. Celal Şengör’ün “Santorini’deki yanardağ patlarsa, hepimize Allah’a ısmarladık” sözünün ne anlama geldiğini Yıldırım’a sorduk. Jeoloji Mühendisi Ömer Yıldırım “ o kadar hepimize Allaha Ismarladık diyecek bir pozisyon yok burada. Çünkü onu da bir arkadaşım incelemişti. Bir yanardağ püskürtmesinin etki alanı değildir, sadece oradan püskürmelerden soğuma esnasında ve bu tarafa gelen şeylerde belki deniz hareketlenmelerinde olumsuzluklar yaşanabilir. Korku salmaktan daha çok biz çözüm odaklı ve doğru ifadelerde bulunursak insanlar endişeye girmemiş olur” şeklinde yorumda bulundu.
“Daha Net Cevap İçin Yerinde Görmek Lazım”
Santorini Adası’nın boşaltılmasıyla ilgili “ tedbir amaçlı olabilir” şeklinde değerlendirmede bulunan Yıldırım, “ bu tip tabiat olaylarında yanılma olasılığı her zaman vardır. Sonuç itibariyle bazen yağmurda bile beklediğimiz olaylar da yoğun yağışın olabileceği ancak o yoğun yağışın arkasından neler gelebileceğini bile kestiremiyorsunuz” dedi. “Depremler ile ilgili daha net bir cevap için yerinde görmek lazım” diyen Yıldırım “yer altında göçme olmuş olabilir, boşluk olan yerlerde yıkımlardan dolayı olmuş olabilir, onu buradan baktığımızda kesin olarak bilemeyiz” şeklinde konuştu.
“Ege Denizi’nde Olası Büyük Bir Depremde Tsunami Olasılığı Görmüyorum”
Herhangi bir yüksek ölçüde depremin meydana geldiği durumda, ülkemizin batı kıyılarının ne derecede etkilenebileceği yönünde de değerlendirme yapan Jeoloji Mühendisi Ömer Yıldırım “ Depremin olduğu ilk başlangıç noktasından uzaklaştıkça depremin etkisi azalır. Dolayısıyla bir de burada ada olduğu için deprem dalgasının hareketi deniz üzerinden gittiği için biraz daha yavaşlayacaktır. Bu yüzden çok büyük zarar göreceğimizi düşünmüyorum. Ayrıca geçmişe baktığımızda kıyılarımızın etkileneceği bir tsunaminin olabileceğini de düşünmüyorum” dedi.
“Fethiye’de Mutlaka Deprem Olacak, Periyodu Doldurduk”
Program sunucusu Gülyüz Yurdagül’ün “Fethiye’de büyük bir deprem bekleniyor mu?” şeklindeki sorusuna Yıldırım “ Tabii mutlaka olacak. Fethiye’deki deprem periyodu da elli, yetmiş yıl olarak tanımlanıyordu. Biz bu periodu doldurduk, o sınıra geldik. Yer altındaki biriken enerjinin bizim bölgemizdeki fay hattını belli bir süreden sonra aktif hale getirmesi doğal bir tabiat olayı” şeklinde yanıt verdi.
“Tedbir Almalıyız”
“Biz her yıl Yunanistan’a yaklaşıyoruz, deniliyor. Milyonlarca ton kütlenin hareket ettiğini düşünün. Bu kütleler birbirlerine sürtündüğünde burada bir enerji birikiyor. Belli bir yerden sonra direnci, gücü o bulunduğu alanı açtığında kırılmaya sebep veriyor. Bu depremin çıktığı noktadan kırılan yere biz fay hattı diyoruz” diyen Yıldırım, bölgemizdeki fay hattından bahsetti. Yıldırım “Burada Boncuklu Koyu’ndan gelen bir fay hattı var. Ben geçmişte denize dalarak görmüştüm. Rodos’tan gelen bir fay var. Fay çizikleri gözüküyordu. Aslında depremin olumsuz yönlerini bir kenara bıraktığımızda muhteşem bir doğa olayı. Ülkemizde yer altı madenlerinin çok ve çeşitli olmasının sebeplerinden biri de bu deprem olayları. Mühendislik açısından değerlendirdiğimizde olası olaylara karşılık biz nasıl tedbirler alabilirizin üzerine çalışmamız gerekiyor. Tedbirlerimizi zamanında alırsak olası zararları en aza indirebiliriz. Japonya, beşik gibi sallanıyor ama bakıyorsunuz hasar yok, zarar yok, bununla yaşamaya alışmışlar. Bizim binalarımız sağlam olsun, deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası bütün çalışmaları yapalım. İnsanlar, milletimiz mağdur olmasın” diye konuştu.
“Kentsel Dönüşüm Aşamalı Olarak Yapılmalı”
Yurdagül’ün “99 Depremi öncesi yapılan binaların hepsi kentsel dönüşüme girmeli mi ?” sorusuna ise Yıldırım “ 1999 gölcük depreminin arkasından zemin etütleri zorunlu olmaya başladı. O zaman zemin etütlerindeki format çok farklıydı, çok basitti. Şimdi bizim bölgemiz her zaman olduğu gibi pilot bölge. Bu konuda hassasiyet gösteriyorlar, olması gereken de budur.
Sağlam bir bina yapılmadan önce zemin etütleri yapılır, veri raporları hazırlanır, geoteknik hazırlanır. Sondajlar ve sismik çalışmalar yapılır. Oradan örnekler alınarak labaratuvarda deneylere tabi tutulur. Sonuçlar değerlendirilir. Bunların hepsi rapor haline getirilir, bir hata payı varsa bunu minimuma indirmek için yapılır. Bunu bu şekilde yaptıktan sonra bu statik verilere temel oluşturur bir bina yapacaksanız statiğiniz de nasıl bina yapmanız gerektiğine, temel tipiniz ne olmayı, kolonları nereye yerleştirmelisiniz, zeminde her hangi bir iyileştirme yapacaksanız hangi tür iyileştirme yapacağınız ortaya konur. Daha sonra bu süreç içerisinde mimari ortaya çıkar, sonra belediyeden ruhsat alınır. Bina bittikten sonra yeniden belediye tarafından gerçekten bu şekilde yapılmış mı, kolonlar yerinde mi incelenir. Bunlar projeye uygun olarak yapıldıysa bu sefer oturma ruhsatı verilir. 1999 öncesi yapılan binaların çoğunda %90 nefrüzsüz demir kullanılmış, bu sorunlu. Mütavadi temel yapılmış, yığma binalar yapılmış. Dolayısıyla bu tip binaların herhangi bir depremde zarar görmemesi pek mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla bizim aşamalı olarak riskli binaların mevcut durumlarını, içerisindeki yaşayan insanların sayısını, topluma olacak zararlarıyla değerlendirip belli bir sıralamayla gidilip bunların yenilenmesi gerekiyor” şeklinde yanıtladı.
“İnsanlarımızı Depremle İlgili Bilinçlendirmeliyiz”
Deprem öncesi ve esnasında alınacak tedbirlerden de bahseden Yıldırım “Deprem olduğunda toplanma alanlarımız olması lazım. Bu konuda insanların zaman zaman bilinçlendirmesi lazım. Deprem sonrasında da insanlar barınma ihtiyaçları olacak, hastanelere ihtiyaç olacak. Deprem çantası hazır bulunduracağız. Sonuç itibariyle depremi unutmayacağız, depremle yaşamayı öğreneceğiz. Bununla ilgili tedbirlerimizi alacağız” dedi.